Saturday, April 10, 2010

e-devlet le memur işsiz mi kalacak?

İSTANBUL - İnternetin hayatın her alanında yayılması ve iş yapma süreçlerini kolaylaştırmasının ardından, devletin kişi ve kurumlarla olan işlerini de daha hızlı hale getirmek için, bu iş ve işlemlerin elektronik ortamda yapılabilmesini amaçlayan e-devlet kavramı ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de hala e-devletin ne olup olmadığı tam anlaşılamamış olsa da İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim Teknolojisi Hukuku Uygulama ve araştırma Merkezi Direktörü Dr. Leyla Keser Berber e-devletin büyük resme giden yolun sadece kilometre taşlarından biri olduğunu belirtip, esas yapılması gerekenin devletin tüm kademelerinin, şirketlerin ve vatandaşların birbirleriyle entegre bir hale gelmesi olduğunu anlatıyor.
Öncelikle e-devlet, Mobil devlet ve entegre devlet ne demektir? Bunları açıklar mısınız?Üçü de aslında şunu ifade ediyor; e- devletin vatandaşla buluşma şeklini ve e-devlet olarak o yapı içerisindeki teknik durumları gösteriyor. e-devlet dediğimiz vakit klasik bildiğimiz devletin vatandaşla ya da kurumlarla, şirketlerle olan iş ve işlemlerinin elektronikli platform ortamına taşınması anlaşılır. e-devlet olabilmemiz için arka tarafta teknolojik olarak bir alt yapı, projeler tamamlanır. İşleri artık insanlarla internet üzerinden buluşabileceğiniz bir yere çekmeniz gerekir. Mobil devlet olduğu vakit kişilerin her zaman yanında olan ve her yerde taşınabilen internete bağlı olan cep telefonları devreye giriyor. Normalde biz internetten sadece e-devlet hizmetlerini sunduğumuz sürece insanların bilgisayara, o bilgisayarın da internete bağlı olmasına ihtiyaçları var. Bu da zaman ve mekan bakımından bir kısıt getiriyor. Oysa mobil devlette yanlarında her zaman taşıdıkları ve internete bağlanıp o hizmetleri, devletin verdiği hizmetleri Cep Telefonu üzerinden de alabilme olanağı sağlıyorsunuz. Bu da tabi son derece büyük bir kolaylık. Entegre devlet dedikleri, bu aslında Singapur’un ortaya attığı bir kavram. Ve Singapur 2015 tarihine kadar bir entegre devlet olacağını söylüyor. Buna baktığımız vakit burada da devletin kendi içerisindeki bütün kurum ve kuruluşlarla bütün haberleşmesini, networkünü, karşılıklı işlerliğini tamamlamış olduğunu görüyorsunuz. Dolayısıyla diyelimki Sağlık Bbakanlığı’nın projesi sorunsuz bir şekilde Adalet Bakanlığı’nın projesi ile haberleşebiliyor. Bütün bu projelerin hepsinin vatandaş tarafına döndüğümüz vakit vatandaşla entegrasyon da tamamlanmış, vatandaşın bu hizmetleri alması, sisteme girmesinde herhangi bir sorun olmuyor. Şimdiye kadar e-devlet kavramı içerisinde her kurum kendi projesini tamamladığı zaman, e-devlet olduk sanıyorlardı. Ama entegre devlet öyle değil diyor. Daha yapmanız gereken bir şey var; sizin gerçekleştirdiğiniz bütün projelerin birbirleriyle bağlantısının sağlanmış olması.
Türkiye’de e-devlet ne durumda? Türkiye’de baktığımız vakit henüz e-devlet projesini tamamlamamış kurumlar var. Dolayısı ile e-devlet kavramımız var ama entegre devlet değiliz. Noterler geliyor örneğin elektronik noterlik projesini tamamlamadığı için ne Adalet Bakanlığı’nın UYAP projesi ile çalışabiliyorlar ne de polisin Korn eki ile çalışabiliyorlar. Dolayısı ile arkada entegre bir yapı yok. O yapı olmadan, bütün o biten projeler birbiriyle haberleşmeden ön tarafa vatandaşa düzgün bir hizmet sunamıyorsunuz. Arka tarafta haberleşmelerin, bağlantıların birleşimi yapılması gerektiğinde her Proje o entegrasyonu tamamlamamıştır. Dolayısı ile entegre devlette aslında bu yapının iyi bir şekilde işleyebilmesi için teknik olarak önem taşıyor.
Bakanlıkların ayrı kanunlarla kurulmuş olmasının yaratmış olduğu bir sorun var mı peki? Aslında yok. Çünkü e-devlet projeleri için hepten teşkilat kanunlarında bağımsız olarak Milli Toplumun Strateji Raporu adı verdiğimiz bir rapor var. Bizde işler bu rapor sayesinde yürür. Dolayısıyla kurumlara bırakılmıyor. Burada sorun e-devlet projelerinin takibe işlenmesi bir şekilde yapılıyor. Türkiye’de devletin planları Teşkilat Bilgi Toplama Dairesi tarafından düzenleniyor fakat Bilgi Toplama Strateji Raporu’nda süreler var. Ticaret İşleri Bakanlığı’na diyorki bu proje 2006’da başlıyorum 2008’de bitiriyorsun ya da 2006’da başlıyorsun 2010’da bitiriyorsun. Çünkü bizim hedef olarak belirlediğimiz tarih 2010’du. e-devlet projelerinin bitme tarihini yetiştiremeyen kamu kuruluşlarına bir yatırım yok. e-devlet projeleri bakımından aslında sorun orda. Yapmayana ya da hiç başlamayana bir yaptırım öngörülmediği için bakanlıklar projeleri bitiriyor, hazır bekliyor ama onlarla beraber çalışması gereken başka kurumlar hiç başlamadığı ya da bitirmediği için entegre devlet olamıyoruz.
e-devletin vatandaşa, sokaktaki insana yansıması nasıl olacak?e-devleti bütün devletler kanunun modernizasyonu olarak görüyorlar. O yüzden e-kamu, e-hükümet falan gibi kavramların seçilmesi bende hala daha o algının devam ettiğinin göstergesi ama bunun bir kırılma noktası var. Bütün projeler bitti diyelim, entegre devlet oldunuz ama işte orası kırılma noktası. Sonra dönüp bakıyorsunuz şimdi herşey bitti evet. Peki ne olacak diyorsunuz, bu işlemlerin vatandaşa sunulması gerekecek. Eğer o tarihe kadar vatandaş bu yapılanmayı hiç görmediyse, siz bunu kamunun kendi modernasyonu olarak algıladıysanız sonra iş biraz zorlaşır. Dünyada her zaman önce devlet kendi içinde ilerlemiş, toparlanmış, çeki düzen vermiş ama vatandaş bacağını ihmal etmiş. Oysa bu hizmetlerin e-devlet ya da entegre devlet veya mobil devlet ne isim verirseniz alıcısı vatandaş. Vatandaşı eğitmeden, bilgilendirmeden, bunlarla ilgili bilgi vermeden, farkındalık yaratmadan istediğimiz kadar tamamlayın ve adına ister e-kamu deyin ister e-hükümet deyin farketmez. Çünkü alıcı devlet değil, alıcı Şirketler ve vatandaşlar. Kurumlar dolayısıyla bizde de aynı şey izlendi. Oysa ki Türkiye’de birazcık daha geç başlandı bu çalışmalara. Dünyadaki gidişattan örnek olabilirdi. Aynı hatayı başka ülkelerde yaptı ve vatandaşlık tarafını hep ihmal ettiler. Bir yerden sonra vatandaşa entegre etmek daha zor oluyor ve zaman istiyor. Oysa bu paralel yürüyen süreçler olsa hem onlar yapılırken hem de vatandaş bilgilendirilirse, sonra iş bittiği vakit bunu talep edebilecek kapasitede ve yetenekte insanlar olacaktır.
AB, birlik olduğu için e-yönetime geçti dersek ya da e-devlete, entegre devlete, Fransa’da yaşayan biri Belçika’da bir kimlik kartı çıkarmak isterse bunu internet üzerinden yapabilecek mi?Normalde onların tek toprak, tek pazar ve tek vatandaş oluşturma felsefeleri var. AB’yi kuran temel anlaşmalardan kaynaklanan hizmetlerin, malların, kişilerin serbest dolaşım ilkesi var. Felsefe olarak bunun mümkün olması ve yapılabilmesi gerekiyor. Fakat AB normalde direktifleri ya da tavsiye kararlarıyla üye ülke hukuklarını revize etmeye çalışan bir yapı. Yani AB direktifleri, onlara ilişkin tavsiye kararlarını çıkartıyor ve diyor ki, “Entegre devleti ile ilgili yapı bu, kurun”. Fakat üye ülkeler bu direktifleri iç hukuka aktarırken tam olarak aktarmıyor. Çünkü Fransa’nın hukuku farklı, o hukukun gerekleri yüzünden onu başkalaştırmak zorunda kalıyor. Bu direktifleri başka şekilde algılıyor veya hiç adapte olmuyor, işine gelmiyor. Birlik üyesi ülkeler böyle farklılar gösterdiği için sorun direktiflerin iç hukuka aktarılışı ve uygulanışlarındaki farklılıklardan kaynaklanıyor. Bu sebeple de dediğimiz şeyi yapmıyorlar. Uygulamada normalde olması lazım. Örneğin bir doktorun gidip farklı bir ülkede doktorluk hizmeti verebilmesi lazım buna da biz karşılıklı işlerlik diyoruz. Aslında o karşılıklı işlerliğe ilişkin temel problem var, o da üye ülkelerin iç hukularına ilişkin düzenlemelerdeki farklılıklardan kaynaklanıyor.

e-devletin başarı faktörleri nelerdir? Bir kere Türkiye onu saptamış vaziyette. Siyasi sahiplenme diye bir kavram var. e-devlet başarı faktörleri ilki hatta önemlisi siyasi sahiplenme, devletin en üst düzeyde buna kol kanat germesi ve işte devletin bunun başında olması. Örneğin, Amerika’ya baktığımız vakit bu başkan tarafından temsil edilen ya da dillendirilen, konuşulan bir kavramdır. Obama geldi, siber Güvenlik ve benzeri kavramlarla o görevleri yapacak birini tayin etti. Bu üst düzey elektronikle ilgili kavramlara verilen önemi gösteriyor. Bizde de, Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ilk konuşulduğu daha doğrusu ayakları yere basarak konuşulduğu tarih 2004’lerdi. Bu tarihlerden itibaren bizde de örneğin devletteki dönüşüm için Türkiye İcra Kurulu’nu kurduk. İcra Kurulu’nun içersinde Başbakan Yardımcısı, üç tane bakan ve müsteşarlar tayin edildi. Bizim bir tariflik etmemiz gerekir. Bu iradeyi gösterdik, peki devlet siyasi otorite tarafından sorun yok, sahiplenme var. Birinci faktör tamam. İkinci faktör aşağıdaki e-devlet projelerini gerçekleştirecek ve büyük resmi oluşturacak kamu kurumlarının bunu istemeleri ve yapmaları. Kendilerine verilen e-devlet projelerinin ödevlerini öngörülen zaman dilimlerinde bitirmeleri. Bu önemli bir şey ama burada da dediğim gibi projeleri ilgili kurumlara dağıttıktan sonra çok iyi bir takip sisteminin olması gerekir. Projelerin ne durumda olduğunu birinin hesap sorması gerekiyor. Projelerini yapmayan kurumlar, bizde özellikle bürokratik yapı içersinde, e-devlet yapısı içersinde bir ödül ve ceza sistemi olmadığı çok rahatlar. Aksama ya da gecikme nedenleri ilgili kurumların yaptırımla karşılaşmadıklarından gecikmeler kaynaklanıyor. Eksik olan bacak o hala bizde.
Kamuda çalışan memurlarda e-devlet geldiği zaman biz işsiz kalacağız, bizi işten çıkaracaklar, herşeyi bilgisayarlar yapacak gibi bir algı var. Bu ne kadar doğru? İki taraflı bakılabilinir. Birincisi doğrudur. Bilişim teknolojileri sadece e-devlete ilişkin olarak değil bilişim teknolojileri yaşamın hangi alanına giriyorsa, o alana ilişkin olarak, mevcut yapılarda yapılan işelerde, o işleri yapan kişiler için daralma ve küçülme olabilir. Çünkü dediğimiz gibi işlerin çoğu otomatik standart tarafından yapılıyor ve insana olan ihtiyaç gittikçe azalıyor. Fakat bir de madalyonun öbür tarafı var. Bilişim teknolojileri her geçen gün değişip geliştiği için yepyeni ihtiyaçlar ve yeni meslekler, o kanunlarda bilgili insanlara ihtiyaçlar doğuruyor. Kamuda da bunu şöyle değerlendirdiler, mademki sistem kendini otomatize edecek ve artık kimseye ihtiyacımız kalmayacak, kamu personeli de atılamıyor, bunları nasıl değerlendiririz dediler. Kurdukları yapıları e-devlet projelerinde teknik bilgi ihtiyacı neredeyse, nasıl bir insan projesine ihtiyaç varsa, içerdeki insanları onların eğitimine yolladılar. İhtiyaç duyulacak meslek sahiplerini dışardan almak yerine içerdekilere bir Eğitim aldırıp projelere devam ediyorlar. Bu bence mantıklı ve iyi bir yol. O insanlar bir şekilde böyle değerlendirilmiş oluyor. Bir diğeri de zaten içerideki insan kaynağını eğitmekle karşılaşamayacağımız, çokta profesyonel meslekleri yapan insanlara ihtiyacımız olduğu. Bir IP bilişim uzmanı olarak birini eğitirsiniz ama bu uzun zaman alır. Dolayısıyla ortada biri varsa o da alınabilir. Hani bu digital çağla beraber karşımıza çıkan yeni meslek grupları var. Dolayısıyla bir yerden işsizlik gibi bir durum ortaya çıkıyorken diğer taraftan aslında çok farklı profillerde meseleklere sahip insanlara istihdam edilmesi gerektiriyor.
e-devlet ile birlikte yeni ortaya çıkan meslekler var ama bunların eğitimini veren üniversiteler yok, değil mi? Evet, hala bir iki tane sertifikası olan insanların gidip iş arayıp, iş bulması hevesleriyle ortada dolaştığı meslekler var. Bilgi güvenlik uzmanlığı öyle ve çok kritik bir meslek. Adli bilişim uzmanlığı ya da veri koruma görevlisi. Kişisel veriler her yerde, her şekilde, her kurum tarafından işleniyor. Bunlara ilişkin usullerden anlayan, bunları düzenleme getirebilecek bir meslek grubu var. Onlarda veri koruması görevlisi. Bunlar yeni mesleklekler ve bunlarda diploma alan, ben bu işi yapıyorum, bu benim mesleğim diyen bir insan profili yok. Hep olaylı, herkes ulusal ya da uluslararası sertifikalar alıp dosyalarına koymuş, ben bunu yapıyorum diyerek bir şekilde kanıtlanmaya çalışıyor. Ama meslek anlamında diplomayla bunu yapabileceği bir olanak henüz yok. Türkiye’ye sunulmuş değil.
e-devlet'le memur işsiz mi kalacak?

No comments:

Post a Comment

Note: Only a member of this blog may post a comment.