Sunday, February 28, 2010

Android i tutabilene aşkolsun

Cep Telefonu işletim sistemleri (OS) arasındaki rekabet olanca hızıyla sürerken, yapılan bir araştırmaya göre Google'ın kullandığı Android, 2013 yılında en çok kullanılan ikinci işletim sistemi olacak.

IDC araştırma şirketinin raporuna göre, 2009-2013 yılları arasında tüm dünyada 400 milyon civarında akıllı cep telefonu (smartphone) satılacak.

Bu cihazlarda kullanılan Symbian, BlackBerry, Windows Mobile, iPhoneOS ve Android gibi başlıca işletim sistemleri arasında geçen savaşta, rapora göre 2013 yılında Symbian liderliğini korurken Android ikinci sıraya yükselecek.

Android yüklü akıllı cep telefonlarından, 2008 yılında tüm dünyada 690 bin adet satılırken rapora göre 2013 yılında bu rakam 68 milyona yükselecek.

Android, aralarında Intel, Vodafone, Toshiba, Sony Ericsson, LG, Alcatel ve Acer gibi 47 Teknoloji devinin bulunduğu Open Handset Alliance konsorsiyumu tarafından destekleniyor.

Google tarafından hazırlanan Android, başta firmanın web uygulamaları olmak üzere pek çok uygulamayı barındırabilecek bir 'açık sistem' olarak tasarlandı. Symbian ve Windows da kullanıcı ve üçüncü firmaların modifikasyonuna izin veren açık sisteme doğru hızla ilerliyor.


Android'i tutabilene aşkolsun

Akupunktura dev bütçe

Çinli bilimadamları, akupunktur noktalarının gizemini çözmek için ülkenin en pahalı Bilim projesi sinkrotron (parçacık hızlandırıcı) ışınımı yolunu kullanmaya başladılar.

Çin Uluslararası Radyosunun haberine göre, Şanghay'da bulunan sinkrotron laboratuvarında yapılan çalışmalarda, bilimadamları süper güçlü röntgen ışınlarıyla maddenin atom düzeyinde yapısını inceledi.




Fudan Üniversitesi Sinkrotron Radyasyon araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı Cang Şinyi, birçok insanın "aku-terapinin" etkili olduğunu kabul ettiğini, ancak halen akupunktur noktalarının varlığından şüphe duyulduğunu belirterek, akupunktur noktalarının üç boyutlu yapısını çözmek için ışık kaynaklarını kullandıklarını söyledi.




Tavşan dokuları üzerinde yapılan deneylerde, akupunktur noktalarının bulunduğu bölgelerde kılcal damar yoğunluğu tespit ettiklerini belirten Cang, akupunktur noktalarının dışındaki diğer bölgelerde buna benzer bir yapıya rastlanmadığını kaydetti.




Cang'ın ekibi, yapılan çalışmalarda insanda inceledikleri dört akupunktur noktasından üçünde yoğun miktarda kalsiyum, çinko, demir ve bakır tespit edildiğini kaydetti.

Araştırmacılar tespit edilen unsurların akupunktur noktalarıyla doğrudan alakasının olduğunu ve tedavide büyük rol oynadığını savunuyor.




ÇİN'İN EN PAHALI BİLİM PROJESİ


Şanghay Sinkrotron Işınım Tesisi (SSRF) hakkında bilgi veren Şiao Tiçiao, tesislerinde röntgen cihazlarının yaydığı ışınlardan 100 milyon kez parlak ve 10 bin kez yoğun ışın yaydıklarını aktardı.

Kurulan ışın hatlarını dev mikroskoplara benzeten yetkililer, gözden kaçan ve tespit edilemeyen tümörlerin tespitinde ve erken tanısında büyük rol oynayacağını söyledi.

Sinkrotron ışınımı sayesinde virüslerin üç boyutlu görüntülerinin alınabildiğini kaydeden yetkililer, Çin'in en pahalı bilim projesi olarak nitelendirilen SSRF'in, 1 milyar 430 milyon yüen'e (yaklaşık 312 milyon 579 bin TL) mal olduğunu açıkladı.


Sinkrotron olarak bilinen "parçacık hızlandırıcısı", yüksek elektrik alan etkisi ile hızlandırılmış parçacıkların, manyetik alan etkisi ile odaklanarak çarpıştırılması ile ortaya çıkan farklı parçacıkları incelenebilir hale getiriyor. Akupunktur tedavisi


Akupunktura dev bütçe

HIV in sırları bir bir aydınlanıyor

Bilim adamları, AIDS hastalığına neden olan HIV virüsü gibi retrovirüslerde mevcut olan "integrase" enziminin yapısını görmelerine izin veren bir kristal üretti.




İngiltere'deki Imperial Koleji ile ABD'deki Harvard Üniversitesinde görev yapan Bilim adamlarının ortaklaşa yürüttüğü araştırmanın sonuçlarının, HIV virüsü hakkındaki sır perdesini araladığı ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine öncülük edebileceği bildirildi.

Bilim adamları, enzimin 3 boyutlu yapısını gösteren ve 40 bin denemenin ardından elde edilen kristalin, HIV'e çok benzeyen başka bir retrovirüsten alınan bir integrase enziminden üretildiğini belirtti.

Uzmanlar, bu enzimin yapısının çözümlenmiş olmasının, araştırmacılara, enzimi engellemeye yönelik ilaçların nasıl çalıştığını, nasıl geliştirilebileceğini ve HIV virüsünün bu ilaçlara direnç geliştirmesinin nasıl engellenebileceğini anlama imkanı sağladığını vurguladı.

Nature gazetesinde yayımlanan araştırmanın ekibinde yer alan Peter Cherepanov, yaptıkları denemelerde aldıkları kötü sonuçlara rağmen pes etmediklerini ve sonunda emeklerinin karşılığını aldıklarını belirtti.




HIV virüsüne karşı geliştirilen bazı ilaçların bu enzimi bloke etmeye yönelik olduğunu belirten Cherepanov, ancak bilim adamlarının şu ana bu ilaçların nasıl çalıştığını ve nasıl geliştirilebileceğini bilmediklerini söyledi.

Son zamanlarda bu enzimi bloke etmeye yönelik olarak geliştirilen bazı ilaçları kristalin üzerinde denediklerini de belirten Bilim Adamları, bu sayede ilaçların enzimi nasıl bloke ettiğini gözlemleme imkanı buldu.


HIV'in sırları bir bir aydınlanıyor

İlk 3D maç yayını göz doldurdu

Dün oynanan Arsenal-Manchester United maçı, Avrupa’da üç boyutlu yayınlanan ilk Futbol maçı oldu. Barları dolduran İngilizler, özel gözlükleri ile 3D maç izleme keyfini yaşadı.




Sky Sports tarafından yayınlanan maç, ülkenin farklı yerlerindeki dokuz barda özel polarize gözlüklerle izlendi. Maçı izlemeye gelenler deneyimden oldukça memnun kalırken kimisi 3D yayının sahada izlemekten daha eğlenceli olduğu yorumu yaptı.




Londra’daki Railway Tavern Pub’da maçı izleyen 71 yaşındaki David Wubelski, özellikle yakın çekimlerin 3D ekranda muhteşem göründüğünü, geniş açılarda ise sorun olduğunu söyledi.

Maç izlemek için daha önce hiç puba gitmemiş olan 25 yaşındaki Laura Pryllis ise bundan böyle maçları 3D izleyeceğini belirterek “gelecek bu” yorumunda bulundu.




Londra’nın kuzeyindeki Emirates stadyumunda oynanan Arsenal-Manchester United maçı, Nisan’da İngiltere’de düzenli yayına başlayacak Sky 3D kanalının test olarak yayınladığı ilk Spor etkinliğiydi.

Kanal, ülkedeki 3D Televizyon seti sayısı arttıkça maçı 3D yayınlayan mekan sayısını da artıracağını açıkladı. Şifreli Dijital yayın kuruluşu Sky, yaklaşık 1.6 milyon abonesine de 3D yayınları ek ücret almadan izlettirecek.

Gelecek sezonda Pazar günleri oynanacak Premier League maçları da tümüyle 3D yayınlanacak.


İlk 3D maç yayını göz doldurdu

iPad büyük bir hayal kırıklığı mı?

Apple'ın büyük merak uyandıran yeni ürünü iPad, kamera ve USB girişi olmaması ve "flash player"ı desteklememesi gibi nedenlerden dolayı eleştiriliyor.

Ürünün kadın hijyenik ürünlerine benzetilen adı için de "iPeriod", "iMaxiped", "iTampon" ve "kanatlı iPad" gibi yakıştırmalar yapılıyor.




aylardır beklenen, taşınabilir Bilgisayar ve akıllı telefon arası çok fonksiyonlu tablet bilgisayarı "iPad", bazı hayal kırıklıklarını beraberinde getirdi. Apple'ın patronu Steve Jobs tarafından "gerçekten büyüleyici ve Devrim gibi" ifadelerle tanıtılsa da ürüne yönelik "en büyük eksiklikler" 8 başlık altında sıralanıyor.

Buna göre, cihazın en büyük hatası, "çok fonksiyonlu" olmaması, yani aynı anda farklı işlevlerin yerine getirilememesi. Örneğin, iPad kullanıcılarının tıpkı iPhone'daki gibi, bir yandan Radyo dinlerken diğer yandan fotoğraflarını düzenlemeyeceği belirtiliyor.




Artık cep telefonlarının bile vazgeçilmezi olan kameranın iPad'de olmaması da büyük eksiklik olarak görülüyor. Bunun yanında, cihazda USB girişi bulunmamasının kullanıcıları en zorlayacak konulardan biri olduğu ifade ediliyor. Kullanıcıların, iPad'ler arası veya diğer cihazlardan dosya aktarımı için ayrı olarak bir USB adaptörü de alması gerekiyor.




Ürün satılmaya başlanınca iPad kullanıcılarının bir diğer şikayeti de Disney ve Farmwille gibi çevrimiçi oyunlara bağlanamamaları olacak. Çünkü, iPad, "flash player"ı desteklemiyor.




MİGRENLİLER E-KİTAPTAN UZAK DURSUN


iPad'ın ekranı da güç verimliliği yönünden eksik bulunuyor. e-kitap uygulamalarında 'ortalığı karıştıracağı' söylense de arka aydınlatmalı ekranı yüzünden hem uzun süre odaklanamaya izin vermiyor hem de pil ömrü rakiplerin bi4r hayli gerisinde kalıyor.

Jobs'ın açıklamasında 10 saat kullanım ömrü olduğu belirtiliyor, ama örneğin e-kitap için özel görüntüleme teknolojisiyle donatılmış bulunan Amazon Kindle'la en az 1 hafta kitap okunabiliyor. Bunun yanında ekranının özellikle Migren gibi hastalıkları olan okuyucuları rahatsız edeceği ifade ediliyor.

Apple'ın patronu Steve Jobs'un "birçok insanın elinde bu cihazı görmek istediğini" belirtmesine rağmen cihazın fiyatı yüksek bulunuyor. Ayrıca, cihazı alacakların hala buna niçin ihtiyaç duyacağını ve nasıl kullanacağını tam olarak bilemediği kaydediliyor.




iPad'de daha çok "uygulama" indirilebileceği, ancak Apple'ın uygulamalara yönelik kısıtlamaları nedeniyle bunun ürünü "özgürlükler için iKötü" haline dönüştürdüğü eleştirileri yapılıyor.

Ürünün adı da eleştiriler altında. "Tablet" adının kadınların hijyenik ürünlerine benzetilmesi nedeniyle cihaz için "iPeriod", "iMaxiped", "iTampon" ve "kanatlı iPad" gibi yakıştırmalar yapılıyor.




iPAD'İN ÖZELLİKLERİ


Birkaç gün önce tanıtılan, büyük boy bir bloknot ölçülerindeki iPad, wi-fi veya 3G Mobil telefon ağı aracılığıyla internet erişimi sağlayabiliyor, elektronik postaları gönderme ve okuma, fotoğraf ve Video izleyebilme, ayrıca video Oyun oynayabilme imkanı tanıyor.

ABD'deki satış fiyatı tipine göre, Apple'ın MP3 ve MP4 çalarlar ve bilgisayarları arasında yer alan 499 ila 829 dolar olacağı belirtilen bu yeni cihazın Mart ayı sonundan itibaren satışa sunulacağı belirtiliyor.

Gazete sayfasını, reklamsız şekilde gerçeği gibi gösterebilen iPad'ın bilgisayar pazarını "epey karıştıracağı" ifade ediliyor.




Dergi büyüklüğündeki bir iPhone'a benzer bu cihaz, bir santimetreden biraz daha fazla kalınlığa ve 700 gramdan az ağırlığa sahip. Tek bir düğmesi bulunan iPad'in dokunmatik ekranının boyutu köşeden köşeye 24,6 santim olarak ölçülüyor.


iPad büyük bir hayal kırıklığı mı?

İnternetin 12 fırlama çocuğu

 Dünya üzerinde başarılı internet girişimcileri olduğu sürece, onların zirveye çıkma hikayeleri her zaman merak konusu olacak. Aklında birçok fikri olanlar, hatta sadece öğrenmeye meraklı olanlar bile, Bilgisayar dünyasının femoneni haline gelmiş insanların başarılarının sırlarını öğrenmek için oldukça heveslidir.




Çoğu kişi bu denli büyük başarı hikayelerinin altında gizli bir formül veya ilahi bir dokunuş arar fakat durumu 'inanmak başarmanın yarısıdır' sözüyle açıklamak daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır; en azından internet dünyasının en önemli 12 girişimcisinin fikri bu yönde.

İnternet ve bilgisayar dünyası son 10 yılda sürekli değişirken, bu yeni çağa damgasını vuran 12 kişi var. Bu 12 kişi işlerinde gizli formüller kullanmak yerine yaptıkları işe karakterlerini yansıtarak bulundukları noktaya geldiler.




İşte kurdukları şirketlerle internet dünyasında çığır ağan 12 büyük isim ve onları başarıya götüren karakter özellikleri...




KARARLILIK Steve JobsApple/NeXt/Pixar

'Kararlılık' sözcüğü için sözlükteki karşılığına bakarken yanında Steve Jobs'un ismi yazmıyorsa sözlükte bir hata olduğu düşünülebilir. Jobs 2005'te Stanford Üniversitesi'nde yaptığı ünlü konuşmasında genç mezunlara 'kararlılık' hakkında bolca öğüt vermişti. Jobs 1980'lerde kendi kurduğu şirketi Apple'dan nasıl kovulduğunu ve yaşadıklarını şu şekilde özetledi: "30 yaşındaydım ve kapı dışarı edilmiştim. Endişe, bir girişimcinin hayatında olmazsa olmaz hislerden biridir, fakat kurduğum şirketin tepesindeyken alaşağı edilip şirketi başkalarının elinde görmek gibisi yok."

Steve Jobs yaşadığı çaresizliği, 'iCon' adlı kitapta intihar planları yaptığını açıklayarak dile getimişti. Çoğu insanın vazgeçeceği noktada Jobs'un kararlılığı ortaya çıktı. O zamanlarda iki sıradan şirket olan Pixar ve Next'i çok yüksek noktalara taşıdı ve sonunda zor durumdaki Apple'ın başına geçerek şirketi zirveye oturttu. Jobs'un silikon vadisinde kalma konusundaki kararlığı başarısının 'açık formülü'.




YENİLİKÇİLİK Sergey Brin ve Larry Page Google

Google'ı kurucuları Sergey Brin ve Larry Page para peşinde koşan iki işadamı değildi. Sadece en iyi arama teknolojisini oluşturmaya çalışan iki 'hacker'dılar. Google'ı yapılandırırken bu işin nasıl sonuçlanacağına dair net bir fikirleri de yoktu. İçlerinde sadece yeni bir şey üretme isteği ve gerçekten üst düzey bir Teknoloji açlığı vardı. 90'lara ağırlığını koyan Yahoo! ve Lycos gibi birçok arama motoru, Google'un bindiği treni kaçırdılar ve şimdi sadece uzaktan izlemekle yetiniyorlar. İkili, Google Adwords açılıncaya kadar yeterince para kazanamadı, fakat adanmışlıkları ve sabırlarıyla internet devriminde önemli rol sahibi oldular.


İnternetin 12 'fırlama' çocuğu

Radara Yakalanmayan Rus Savaş Uçağı

Rusya'nın ABD'nin Askeri havacılık alanındaki başarılarına karşı geliştirdiği belirtilen yeni bir savaş uçağının deneme uçuşu bugün gerçekleştirildi. Açıklamaya göre radara yakalanmayan ve diğer çok gelişmiş savaş ve Keşif teknolojileriyle donatılmış olan Sukhoi T-50, deneme uçuşunu başarıyla tamamladı.

Uçağın üreticisi Rus Sukhoi firmasının sözcüsü Olga Kayukova, 5. nesil Savaş Uçağı olarak adlandırdıkları uçağın bugün 47 dakika uçtuğunu belirterek, "Uçağın performansı iyiydi. Bu uçuştaki tüm beklentilerimiz karşılandı" dedi.

Kayukovo, uçağın Rusya'nın uzak doğusundaki Komsomolsk-on-Amur bölgesinden havalandığını ve 47 dakika boyunca başarılı bir uçuş gerçekleştirdiğini kaydetti.

Rus basını, uçağın ABD'nin geliştirdiği F22 savaşçılarla başa çıkacak güç ve beceride olduğu inancında.

Deneme uçuşunu yapan pilot Sergey Bodan da uçağın kontrol ve manevrasının çok çevik olduğunu, bunun da pilotun işini çok kolaylaştırdıüğını söyledi.


Radara Yakalanmayan Rus Savaş Uçağı

Ölecekleri zaman yuvadan gidiyorlar

Hasta karıncaların, ölmeden önce yuvadan uzaklaştıkları ortaya çıktı.

Almanya'daki Ratisbonne Üniversitesi Zooloji Enstitüsü'nden bilimadamları, ölmeden kısa süre önce hasta karıncanın yuvayı terk ettiğini gördü.


Enstitüden yapılan açıklamada, hasta karıncanın yuvadaki diğer karıncalarla temas etmekten kaçındığını ve uzakta tek başına ölmeyi tercih ettiği belirtildi.


Enstitüden yapılan açıklamada, hasta karıncanın yuvadaki diğer karıncalarla temas etmekten kaçındığını ve uzakta tek başına ölmeyi tercih ettiği belirtildi.


Ölecekleri zaman yuvadan gidiyorlar

Arılar yüzünüzü tanıyor

Fransa'daki Paul Sabatier Üniversitesi'nden Martin Giurfa'nın yaptığı araştırma, insanların dikey çizgi (burun), iki nokta (gözler), bir yatay çizgi (ağız) gibi farklı unsurları birleştirerek insan yüzünü tanıdığını, arıların da insanlar gibi beyinlerinde bir şekil oluşturmak için dikey çizgi, iki nokta ve yatay çizgiyi bir araya getirebildiğini gösterdi.




2005'te Monash Üniversitesi'nden Adrian Dyer ve ekibinin yaptığı araştırma şekerli su ile "alıştırma yaptırılan" arıların insan yüzlerini tanıdığını ortaya koymuştu. Giurfa, arıların bunu nasıl yaptığını araştırdı.




Bilimadamları Giurfa ve Aurore Avargues-Weber, önce gözler için iki nokta, burun için dikey çizgi, ağız için yatay bir çizginin bulunduğu yüz resimleri kullandı.

Arılara, bu çizgilerin doğru ve yanlış sıralandığı çeşitli resimleri ayırt etmesi için "alıştırma yaptırıldı". Göz, burun ve ağzın doğru sıralandığı resme konan arılar şekerli su ile ödüllendirildi. Daha sonra arılar, daha önce karşılaşmadıkları yüze benzeyen resimleri de bulabildi, burun ve ağzın farklı yere konduğu fotoğrafları ise "tanıyamadı".




"Journal of Experimental Biology" dergisinde yayımlanan araştırmada, primatlarda var olan ve yüz tanımayı sağlayan beynin "fuziform alanı"na sahip olmasa da arıların yüzleri "tanıyabildiği" vurgulandı.


Arılar yüzünüzü tanıyor

Kuşların ilk atası

"Haplocheirus sollers" cinsi dinozorun uzun ve dar bir iskeleti, çok sayıda küçük dişi, güçlü pazuları ve önayakları olduğu, bu sayede ilkel kertenkeleleri, küçük memelileri ve sürüngenleri avlayabildiği belirtildi.




Keşfi yapan bilimadamları, Science (bilim) dergisinde yayımlanan makalelerinde, öldüğünde genç yaşta olduğuna inanılan fosilin, 190-230 santim uzunluğunda olduğu kaydettiler. Dinozorun Sincan eyaletinin Juggar bölgesinde kiltaşları içinde bulunduğu bildirildi.




Çin Bilimler Akademisi Omurgalı Taşılbilimi ve Taşılantropolojisi Ensititüsü'nden Profesör Hu Hing, "Haplocheirus Sollers"in kendine özgü bir yapısı olmasına rağmen, "kuşlara benzer birçok yönünün bulunduğunu, tıpkı kuşların kanatlarını katlaması gibi elleri yanda hareket ettiğini" söyledi.

Hu Hing, "Başı, omurgası, bacakları ve elleri tıpkı kuşlar gibi. Ayakları tıpkı Modern dönem kuşları gibi dört tırnaklı, bunların üçü ileriye bakıyor. Kuşlarda arkaya bakan ilk tırnağın aksine, ilk tırnağı yana bakıyor" dedi.




"Bu yaratıkların kuşlarla birçok benzerliği bulunmasına rağmen, daha çok tipik bir etobur dinozora benzediğini" kaydeden Hu, "Bu grubun en belirgin özelliği önayaklarıdır, bunlar yırtıcı grubundandırlar. Ellerinde diğer hayvanları yakalamaya yarayan 3 tırnak vardır. Çok acayip önayakları vardır, önayakları çok kısa ama çok sağlam ve çok güçlüdür" dedi.




Hu, bunlar kuşların evrimlerinde en erken evreyi temsil ederler, ama kuş değillerdir. Bunların kuşların en erken ataları olduğunu ve çok yavaş bir şekilde, bu soy ağacının kuşa dönüştüğünü söyleyebilirsiniz" ifadesini kullandı.




60 MİLYON YIL DAHA YAŞLI


Bulunan dinozorun kuş benzeri garip bir dinozor ailesi olan "Alvarezsauridae" ailesinden olduğu ve son bulgunun bu aileyle ilgili dinozor buluntularını 60 milyon geriye, Geç Jurasik döneme (145-161 milyon yıl öncesine) taşıdığı kaydedildi.




Haplocheirus, 1991'de Arjantin'de bulunan ve Kratesa (tebeşir) döneminde (65-145 milyon yıl önceki dönem) yaşayan bilinen en eski "Alvarezsauroid"den 60 milyon yıl daha yaşlı ve 90 milyon yıl daha önce yaşamış.




Hu, "kuşların dinozorlardan geldiğini biliyoruz. Ama elimizdeki orijinal fosillerin çoğu Kratesa döneminden. Şimdi daha fazla Jurasik dönem fosili bulma umudunu taşıyoruz. Böylece kuşların dinozorlardan geldiğini kanıtlayan daha doğrudan kanıtlar elde edebileceğiz" dedi.


Kuşların ilk atası

Zeka testi yaparken dikkat

Doğu Avrupa'daki bazı motosiklet kulübü üyelerine zarar vermek amacıyla yazıldığı tespit edilen ''Zimuse'' adlı solucan, hedefinin dışına taşarak hızla dünyadaki tüm bilgisayarları tehdit etmeye başladı.




Eset'ten yapılan açıklamaya göre, ''Win32/Zimuse.A'' ve ''Win32/Zimuse.B'' olmak üzere iki versiyonu bulunan bu solucan, tüm disklerin Master Boot Record üzerine kendi verisini yazıyor ve diskin üzerindeki veriye erişimi engelliyor. Bilgisayara bulaştıktan 7 veya 10 gün sonra aktive olan solucan, zeka (IQ) testi görünümünde ya da USB bellekler yoluyla yayılıyor.

Açıklamaya göre, Zimuse solucanı, Doğu Avrupa'daki Bilgisayar tehditlerinin %90;ını oluşturur hale geldi. Burada da durmayan solucan ile ilgili son olarak tespit edilen en yüksek etkilenme oranı ise Amerika Birleşik Devletlerinde. Bunu Slovakya, Tayland, İspanya, İtalya, Çek Cumhuriyeti ve diğer Avrupa ülkeleri takip ediyor.




NASIL YAYILIYOR


Solucan yayılabilmek için iki yöntem kullanıyor. Kendi kendine açılabilir ZIP dosyası ya da IQ testi olarak legal internet sitelerinin içine gizleniyor ya da USB bellekler gibi çıkarılabilir medyalar aracılığı ile yayılıyor. Hızlı yayılımında USB aygıtların rolü büyük. Solucan diskin içerisindeki veriyi şifreleyerek erişimi engellemek gibi bir yaklaşım sergilemiyor, bunun yerine fiziksel diskin MBR;sini (Master Boot Record) bozarak dosyalara erişimi tamamen imkansız kılıyor.




Bu güne kadar solucanın iki versiyonu olan Win32/Zimuse.A ve Win32/Zimuse.B yayılım ve aktivasyon zamanlaması açısından farklı yollar izledi. A versiyonu USB ile dağılıp aktive olmak için 10 gün beklerken, B versiyonu bulaştıktan 7 gün sonra aktive oluyor. Dahası B varyantında zarar vermeye başlaması için geçen zaman da 40 günden 20 güne inmiş durumda.

Doğru temizleme yöntemi kullanılmaz ise solucan anında zarar vermeye başlıyor. ESET;e göre bu tamı tamına bir bombayı etkisiz hale getirebilmek için hangi kabloyu kesmeniz gerektiği gibi kritik bir karar.




Açıklamada, ''ESET NOD32 Antivirus ve ESET Smart Security kullanıcıları bu tehdide karşı korunuyor. ESET yine de kullanıcılarını herhangi bir aksilik olasılığına karşın, önemli verilerini yedeklemeleri konusunda uyarıyor'' denildi.


Zeka testi yaparken dikkat

iPad in artıları eksileri

Apple üç yıl önceki iPhone lansmanından beri en çok merak edilen ve gürültü koparan tanıtımını dün gerçekleştirdi. Firma, iPad adı verilen tablet bilgisayarla akıllı telefon ve dizüstü Bilgisayar arasında yeni bir ürün kategorisi yaratacağı inancında. Peki herşeyin istedikleri gibi gitmesi ne kadar mümkün?




Tanıtılan iPad Tasarım ve ekran kalitesi açısından muhteşem bir ürün. Pek çok multimedya becerisine elbette sahip; Film ve Müzik oynatması dışında yeni başlatılan iBook uygulamasıyla e-kitap okuyucusu olarak da kullanılabiliyor.




Apple CEO’su Steve Jobs, ürünü anlatırken netbooklara değindi, dedi ki “akıllı telefonlarla dizüstü bilgisayarlar arasında düşünülen netbooklar hem yavaşlar hem de ekranları kötü. Bir kategori bile denemez”.




Akabinde akıllı telefonlardaki mobiliteyle Laptop işlem gücünü birleştiren bir cihaz olarak iPad’i tanıtan Jobs, aynı anda birkaç uygulamayı birden çalıştırma gibi temel PC özelliklerinin yokluğundan ise bahsetmedi.




iPad ile birlikte duyurulan iBook, belki de en dikkat çekici uygulamaydı. iBookstore’da anlaşmalı yayın kuruluşlarının kitaplarını satacak olan Apple, bunları iPad sahiplerine eğlenceli arayüz ve grafiklere sahip iBooks uygulamasıyla okutacak. Bu da cihazın Kindle ve Nook gibi e-kitap okuyuculara tehdit olup olmayacağı sorularını doğuruyor.




iPhone (en solda), Amazon Kindle ve iPad yanyana

Neticede iPad’in bir ‘ara form’ oluşturup oluşturmayacağını zaman gösterecek. Bir tarafta son derece çekici tasarıma sahip, taşıması ve bakması keyifli bir teknolojik stil ikonu adayı, diğer tarafta ise PC kullanıcılarının alışık olduğu pek çok işlevi yerine getiremeyen bir Mobil tarayıcı.

Artılarını şöyle sıralamak mümkün:




1. İnce, küçük, hafif vs özellikleri ile Dünyanın en kaliteli işçiliği 2. Çok şık ve hızlı kullanıcı arayüzü 3. Kusursuz çalışan takvim, tarayıcı, mail, müzik, video, photo, maps uygulamaları 4. Çoklu dokunma özellikli yüksek kontrastlı LED ekran 5. Firmanın iddiasına göre 10 saat gibi yüksek Video izleme, wifi bağlantıyla internette dolanma, müzik dnleme süresi 6. 1 ay gibi yüksek bir inaktif standby süresi 7. iPhone uygulamalarıyla tam uyumluluk 8. iTunes Store, App Store, iBookstore ile zengin içerik erişimi 9. YouTube HD video oynatabilme 10. Hareket sensörü, pusula, kulaklık, mikrofon

Bunlar da şimdilik dezavantaj gibi görünenler:




1. Adobe flash bile yok, web tarama deneyiminin ‘flash’sız ‘muhteşem’ olması beklenemez. 2. Genişletme slotları yok (kart okuyucu, USB slotu vs), dolayısıyla foto veya başka dosyaları makineye aktarmak için mutlaka Macbook, iMac veya iTunes yüklü PC kullanmak şart. 3. Dahili hoparlörü var ama stereo olup olmadığı belli değil.4. iPhone gibi aynı anda iki uygulamayı çalıştırmak mümkün değil. Örneğin internette dolaşırken veya e-kitap okurken aynı anda bir Radyo uygulamasını açıp radyo dinleyemiyorsunuz. 5. Küçük de olsa bir web kamerası yok. Dolayısıyla görüntülü chat imkanı standart donanımla bulunmuyor.6. Bluetooth’u sadece kulaklık ve klavye gibi çevre birimleri için kullanabiliyorsunuz. Başka bilgisayar veya telefonlarla dosya transferi mümkün değil.7. Ne kadar kaliteli olsa da geri aydınlatmalı ekran, e-kitap okuyucularının gözlerini bir hayli yoracaktır. Bunun için özel görüntüleme teknolojisi kullanan Kindle karşısında avantajlı sayılmaz.


iPad'in artıları eksileri

Çin den çakma Google

İSTANBUL - Çin ile internet arama motoru Google arasında yaşanan sansür ve siber saldırı krizinin ardından, Çin'de ismi kız kardeş anlamına gelen "ciecie"yi anımsatan "Goojje" adlı bir arama motoru kuruldu.
BBC Çince servisinin haberine göre, "Goojje.com" internet arama motoru, Çin yasalarına uygun bir şekilde filtrelenerek hizmet veriyor.
Google'a benzer bir tarzda logoya sahip arama motorunun internet sitesinde "Abisi kardeşi için kalıyor ve hala kız kardeşine düşkün" ifadesinin Çincesine yer veriliyor.
Öte yandan Reuters, "Goojje"nin Çin'de "ciecie" (kız kardeş) şeklinde anılmasını, Google'ın Çincede telaffuz edilirken "Gıgı" (büyük birader) sesini vermesinden kaynaklandığı şeklinde değerlendiriyor.
Google, yeni kurulan "Goojje" arama motoru hakkında halen bir açıklamada bulunmadı.
Çin ile Google arasındaki gerginlik, ABD'nin de Çin'i internet özgürlüğüyle ilgili eleştirmesiyle iki ülke ilişkilerine yansımış ve ABD-Çin ilişkileri de gerilmişti.
Çin'den 'çakma' Google

Yeni dijital müzik formatı yolda

1993'te ilk MP3 çaların geliştirilmesinde yer alan Norveçli Dagfinn Bach'ın bulduğu yeni Müzik dosyası MusicDNA, şarkı sözleri, görüntü, kapak resmi ve internette bu müzikle ilgili yayımlanan blogları da içeriyor. Ayrıca müzikle birlikte tüm bu unsurlar da kullanıcı internete bağlandığında sürekli güncelleniyor.

Yeni müzik dosyasının geliştirilmesinde, MP3 dosyasını icat eden Alman araştırmacı Karhlheinz Brandenburg da yatırımcı olarak rol aldı.


Vampire Weekend, MIA ve The Strokes gibi gruplarla çalışan Britanya kayıt şirketi Beggars Group ve Amerikan Tommy Boy firmaları MusicDNA formatını kullanmak üzere sözleşme yaparken, şu anki müzik indirme maliyetinden daha yüksek olacak bu yeni müzik dosyası formatını kullanmak için daha büyük kayıt şirketleri henüz başvuruda bulunmadı.


Yeni dijital müzik formatı yolda

Kitle imha silahı olarak botoks

Dünyanın en öldürücü zehirlerinden olan botulinum, kırışık giderici botoksun da hammaddesi. Peki henüz birkaç firmanın lisansı ve tekelinde olan botoks üretimi, karaborsacıların veya teröristlerin ilgisini de çekerse ne olur?




Botoks, şu ana kadar sadece lisanslı bir kaç firma tarafından, ve bu nedenle fiyatları da yüksek tutularak, üretildi, satıldı. Ancak yaşlanan dünya nüfusunun botoksa talebi elbette ki karaborsayı azdırmış durumda.




Washington Post gazetesinin iddiasına göre bugün Çin’de kaçak botulinum laboratuarları bulunuyor. Çeçenistan’da da botoksun ‘daha ucuz’ versiyonunun üretilidiği ve kaçak olarak dünyaya satıldığı söyleniyor.




Endişe elbette botoks pazarı değil; bu kimyasaldan birkaç litrenin yarın öbürgün birileri tarafından şehir içme suyuna karıştırılma ihtimali.

Kırışıkların geçici giderilmesinde kullanılan botoksun hammadesi, yani botulinum toksinleri, dünyada bilinen en şiddetli zehirlerden. Klostridyum bakterisinin ürettiği botulinumun sadece 80 mikrogramı bir insanı öldürmeye yetiyor.




Elbette botulinuma sahip olmak için Çin veya Çeçenistan’a gitmeye gerek yok. ABD’de bile federal izinle özel veya üniversiteye bağlı laboratuarlarda üretim yapılabiliyor. Örneğin Arizona’da bir firmanın izinle ürettiği kimyasal miktarı, tüm Tucson kentini öldürecek güçte.

Tehlikeye dikkat çeken Post, biyolojik bir kitle imha silahına dönüşebilecek botoks üretim becerisinin henüz yeterli derecede kontrol altında olmadığı kanısında. Bunun nedeni de botoksun bir ‘kozmetik ürün’ imgesine sahip olması.




Post’a konuşan ve ismini vermeyen Washington yetkilileri, pek yakında konuyla ilgili önemli adımlar atılacağını söylüyor. Bunun ne zaman, nasıl ve hangi istihbaratlara dayanılarak yapılacağına ilişkin bilgi ise henüz mevcut. Değil.


Kitle imha silahı olarak botoks

NASA yenilgiyi kabul etti

Mars'a 4 Ocak 2004'te inen ikiz robotlardan Spirit, sadece üç aylığına gönderildiği Kızıl Gezegen'de altıncı yılını doldurdu, ancak geçen yıl saplandığı kumluktan kurtulamayarak 'ıskartaya' çıktı.




Mars'ın güney yarıküresindeki Yurt Düzlüğü platosunun batısında yer alan Truva kraterinin bir köşesinde Nisan 2009'da kuma saplanan Spirit'i kurtarma çalışmaları sonuç vermedi. NASA, altı tekerlekli Robot aracın bataryalarının tükendiğini ve çalışmaların sonlandırıldığını açıkladı.


NASA açıklamasında, hareketsiz kalması yüzünden Spirit'in güneş panelleri üzerinde biriken tozun Spirit'in bataryalarının dolmasına engel olduğu belirtildi. Ancak NASA aracın tamamen işlevsiz olmadığını, 'statik bir bilim istasyonu' olarak işe yarayacağını açıkladı.


NASA yenilgiyi kabul etti

Esnek ekranlara doğru dev adım

''Yeşil renk'' oluşturulamadığı için bugüne kadar yapılamayan esnek malzemeler için literatürdeki eksiklikleri iki yıl önce tamamlayan araştırmacılar, son çalışmalarını çok daha ileriye taşıyarak ''üstün özellikli'' tek bir plastik malzemeyle binlerce tondaki rengi elde etti.

Yeni nesil polimer tabanlı malzemeler, maliyetleri düşük Organik tabanlı güneş pilleri ile LED yapımında da kullanılacak.




ODTÜ Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Toppare, görüntü cihazı ekranlarının yapımında günümüzde inorganik malzemelerin kullanıldığını ve bu malzemelerin yüksek maliyetlerinin bulunduğunu belirtti.

Prof. Dr. Toppare, görüntü cihazlarında kullanılmak üzere plastik özellikler taşıyan elektrokromik polimerler üzerine başkanlığını yürüttüğü ekibin uzun yıllardır çalıştığını söyledi.




Bu çalışmaların en önemli sonuçlarından birini iki yıl önce aldıklarını belirten Toppare, ''Polimer Tabanlı Görüntü Cihazları ve Eksik Renk Yeşil'' adlı çalışmalarında, yeşille şeffaf arasında dönüşebilen eksik rengi oluşturan elektrokromik malzemeyi geliştirdiklerini anımsattı.

Toppare, bu çalışmalarında görüntü cihazlarının bu malzemelerle yapılarak maliyetlerinin düşürülmesi için literatürdeki eksiklikleri tamamladıklarını anımsattı.

Bu çalışmalarının ardından literatürde kırmızı, mavi ve yeşil renklerde bir eksiklik kalmadığını anlatan Toppare, şu bilgileri verdi:

''Literatüre bakıldığında, farklı polimerlerden bir kısmı kırmızı, mavi, yeşil, multikromik, floresan (ışık yayabilen) veya bir kısmı da çözülebilen polimerlerdir.

Ancak bütün bu özellikler, farklı farklı polimerlerle sağlanabiliyordu.




TÜM RENKLER TEK POLİMERDE Prof. Dr. Toppare, patent alan bu çalışmalarının ardından başkanlığını yürüttüğü son çalışmalarında ise araştırma görevlileri Abidin Balan ve Derya Baran'la birlikte aynı anda tüm renk geçişlerini tek başına sağlayan ''benzotriazol içerikli polimerler'' geliştirdiklerini açıkladı.




Toppare, görüntü cihazı ekranlarının katlanabilir gibi esneme özelliklerine sahip olabilmesi için her renk için ayrı ve onlarca sayıda polimer değil, geliştirdikleri tek bir polimerin yeterli olacağını söyledi.

Araştırmaları sonunda elde ettikleri iletken polimerlerin tek başına görüntü teknolojisinin ihtiyaç duyduğu kırmızı, yeşil, mavi, siyah ve şeffaf olmak üzere bütün renk geçişlerine, yaygın solventlerde çözünebilirliğe, hem p hem n tipi katkılanabilirliğe sahip olduğunu bildiren Toppare, şunları kaydetti:

''Yeni çalışmamızda her renk için ayrı bir malzeme yerine tek bir malzeme geliştirdik. Bu tek polimer, aldığı gerilime göre her rengi oluşturabiliyor. Yani görüntü cihazlarında renk üretimi için gereken mavi, kırmızı, yeşil ve şeffafa kadar uzanan milyonlarca ana ve ara renk tonunu elde etme yeteneğini tek bir polimerde topladık.




Ayrıca malzemenin önemli diğer bir özelliği de bildiğimiz tüm malzemelerde çözünebilme özelliği. Bu haliyle malzeme, her türlü geniş yüzeylerde de kullanılabilecek. Dolayısıyla malzemeyi yalnızca elektrolitik olarak değil, kimyasal yöntemlerle de yapmak mümkün hale geliyor.''

Toppare, çalışmaları ile Televizyon, Bilgisayar gibi görüntü cihazlarının bu malzemelerle yapılabilmesi için renk geçişleri arasındaki zamanı mikron seviyelerine düşürme yolundaki çalışmalarının da sürdüğünü bildirdi.




GÜNEŞ PİLİ DE YAPILACAK Prof. Dr. Toppare, geliştirdikleri teknolojinin yarı iletken olma özelliğinin yanı sıra floresan özellikleri nedeniyle güneş pillerinin imalatında etken maddeler olarak da kullanılabileceğini bildirdi.




Toppare, ODTÜ'de, Devlet Planlama Teşkilatının desteğiyle kurulan Güneş Enerjileri Araştırma Merkezinde (GÜNAM) polimerik tabanlı güneş pillerinin üretilmesi için araştırmalara başladıklarını da açıkladı.




Tüm dünyada organik malzemelerden güneş pili yapımı için yüzlerce araştırmanın yürütüldüğünü aktaran Toppare, bu araştırmalarda yüksek verim gücüne sahip ve yeniden kullanılabilir pillerin düşük maliyetlerle üretilmesinin amaçlandığını söyledi.


Esnek ekranlara doğru dev adım

Genetiği değiştirilen e-koli yakıt oldu

Amerikalı Bilim Adamları, Genetik değişikliği kolay bir mikro organizma olan "Escherichia coli" adlı bakteriyi kullanarak, kimyasal işleme başvurmadan ikinci nesil biyo yakıt üretmeyi başardı.

Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Bilim adamları, biyodizel üretmek için Escherichia coli bakterisinden faydalanmanın yeni bir buluş olmadığını, ancak önceki çalışmalarda yağ asitleri eklenmesi gerektiğini, şimdi ise glikoz veya etanoldan doğrudan etil ester (organik bir bileşik) oluşturması için E. coli'yi genetik açıdan değiştirdiklerini belirttiler.




California'daki Berkeley Üniversitesinde araştırmayı yapanlardan Jay Keasling, "Doğrudan biyodizel üretimi sağlayacak genleri katıştırdık. Bu önemli bir aşama çünkü yakıt üretmek için hiçbir ilave kimyasal işlem gerekmiyor" dedi.




Ayrıca bir kez genetik değişiklik yapıldıktan sonra E. coli'nin biyodizeli doğrudan hücreden salgıladığını belirten Keasling, dizeli çıkarmak için hücreleri açmanın artık gerekmediğini, bunun da yakıt üretimi sırasında önemli tasarruf sağlayacağını kaydetti.

Araştırmacılar, ayrıca tahtanın bileşenlerinden şekeri ayrıştırarak, selülozdan sağladıkları enzimlerden bakteriyi elde etmeyi başardı.




Bilim adamları, elde ettikleri bu gelişmenin, bakterinin organizmasının, çok ucuz bir şeker kaynağı olan selülozdan yakıt üretebilmesi açısından çok önemli olduğunun altını çizdi.

E. coli'den elde edilen biyodizelin suyla karıştırmadan yağ gibi kullanma ve birkaç küçük genetik değişiklikle alkol veya başka benzer ürünler elde etme avantajı da bulunuyor.

Bilim adamları, E. coli'den iki yıl içinde gerçek anlamda yakıt üretilebileceğine işaret ediyor.


Genetiği değiştirilen e-koli 'yakıt' oldu

Toyota 4G li Otomobil

Yakın geleceğin Mobil bağlantı teknolojisi LTE otomobile entegre edildi. Toyota ile Alcatel-Lucent’in işbirliğiyle üretilen ilk prototip, Paris’te tanıtıldı.




Alcatel-Lucent tesislerinde gerçekleştirilen etkinlikte, 2,6 GHz spektrumunda bir Long Term Evolution (LTE) ağına yönelik Canlı demolar ve ng Connect “LTE Bağlantılı Otomobil”in Avrupa pazarına ilk tanıtımı yapıldı. LTE, mobil bağlantı hızını mevcut 3G'ye kıyasla bir hayli artıracağı için '4G' olarak adlandırılıyor.




Etkinlik LTE 'ekosistemi'ndeki diğer firmalarla işbirliği içinde sergilenen yeni uygulamalara Sahne oldu. Bu firmalar arasında, mobil cihaz üreticisi LG Electronics, mobil Oyun şirketi FishLabs, Dijital imza lideri SIGNEXX ve mobil Güvenlik ve dijital güvenlik lideri Gemalto yer alıyor.

LTE Bağlantılı Otomobil’in Avrupa’daki ilk canlı demosu da etkinlikte gerçekleştirildi. Otomobil, Alcatel-Lucent’ın QNX Software Systems, Toyota Motor Sales (TMS) USA, Inc., chumby, Kabillion ve Atlantic Records gibi ng Connect Programı’na üye kurumlarla birlikte geliştirildi.

15-18 Şubat tarihlerinde Barselona’da yapılacak Mobile World Congress fuarında da sergilenecek olan LTE Bağlantılı Otomobil konsepti, araç içinde kişiselleştirilmiş kullanım olanakları sunuyor. Konsept, Eğlence, bilgi+eğlence, güvenlik ve sürüşle ilgili özelliklerin bir arada sunulacağı kapsamlı bir menüye sahip.




Sürüş sırasında güvenlik ve eğlence, LTE bağlantısının artı değer katacağı temel alanlar.

Etkinlikte, LTE Bağlantılı Otomobil’e ek olarak, LTE donanımlı bir Ar-Ge minibüsü içinde, şirketin kampus genelinde 2,6 GHz bandında çalışan LTE ağı kullanılarak, mobil servislerin demosu yapıldı.

2,6 GHz’nin, Avrupa’da LTE için en çok tercih edilen frekanslardan biri olması bekleniyor. Demoda, çokoyunculu mobil Oyunlar, fotoğraf ve Müzik indirme ve 3G/HSPA ile LTE ağlar arasında yumuşak geçiş gibi yetenekler de sergilendi. 3G/HSPA ile LTE ağlar arası geçiş, yeni teknolojiye hazırlanan operatörler için kritik bir ihtiyaç.


Toyota 4G li Otomobil

Nokia nın haritaları artık bedava

Nokia akıllı telefonları için tüm dünyada 46 farklı dilde, hem yaya hem de sürücüler için sesle yönlendiren ve en geniş küresel kapsama alanında en iyi haritalara sahip navigasyonunu ücretsiz hale getirdi! Karar ertesinde bazı navigasyon/harita firmalarının Amerikan ve Avrupa borsalarında hisse fiyatlarında düşüş yaşandı.




Yeni Ovi Harita sürümü nokia.com/maps adresinden indirilebiliyor. Nokia’nın haritalama ve navigasyon yazılımı özellikle Mobil kullanım için tasarlandı ve özgün bir karma teknolojiye dayanıyor.

Yeni Ovi Harita sürümü 74 ülkede, 46 farklı dilde adım adım sesli kılavuz ve 10 ülkede Trafik bilgilerinin yanı sıra 180 ülkede ayrıntılı haritaları kapsayan bütün temel araç ve yaya navigasyonu özelliklerini içeriyor.




“Navigasyonun, cep telefonlarında bir kısa mesaj ya da resim gönderir gibi rahatlıkla kullanılmasını istiyoruz" diye konuşan Nokia Başkan Yardımcısı Anssi Vanjoki, “Tek bir ülke ya da bölge için neden birden çok cihaza ihtiyaç duyulsun? Hepsini bir araya koyar, ücretsiz yapar ve tüm dünyayı kapsarsak siz de gerçekten yararlı ve Dünyanın herhangi bir şehrinde yürürken ya da Araba kullanırken size yardımcı olabilecek bir şeye sahip olursunuz” dedi.




Firmanın konuyla ilgili yayınladığı bültende, yeni Ovi Harita sürümünü kullanmak için farklı ülke, şehir ya da trafik bilgileri, şehir rehberleri gibi servisler için ek lisans gerekmediği belirtildi.


Nokia'nın haritaları artık bedava

iPhone dan sonra PS3 ü de ‘hack ledi

Apple iPhone’ın şifrelerini kıran Hacker şimdi de Sony PlayStation 3’ü ‘açık’ hale getirdi. BBC’yi arayıp haberi veren George Hotz, PS3’ün şifrelerini kırmasının sadece beş hafta aldığını söyledi.

Üç yıldır pazarda olmasına karşın ‘hack’ edilemeyen tek Oyun konsolu olan PS3 için “hiç bir cihaz hack edilemez değildir” diye konuşan Hotz, geliştirdiği tekniği rafine etmekle meşgul olduğunu ve biter bitmez internette yayınlayacağını da bildirdi.




PS3’ün hack edilmesi, konsolda PS2 oyunlarının, kopya/korsan oyunların veya diğer yazılımların çalıştırılabilmesi anlamına geliyor. Sony, Haber üzerine konuyu incelemeye başladığı ve yakında gerekli önlemler için hazırlıklara başlanabileceği açıklamasında bulundu.




Bazı internet dedikodularına göreyse, bu 'hack' olayı aslında 'danışıklı dövüş'. Yorumlara göre firma birkaç yıl içinde PS4'ü çıkarmaya hazırlanıyor ve geniş PS2 oyun koleksiyonuna sahip oyuncular normalde PS2 oyunlarını çalıştırmayan PS3'ün artık kırılabileceğini bilirse satın almayı düşünebilir. Bu da PS4 lanse edilmeden hatırı sayılır miktarda PS3 satılabileceği anlamına geliyor.




IPHONE'U 17 YAŞINDA KIRDIiPhone’un şifrelerini henüz 17 yaşındayken kırmayı başaran Hotz, PS3 üzerinde çalışmaya geçen yaz başladığını, üç hafta boyunca cihazın donanımını Analiz ettiğini söyledi. Uzun aradan sonra geçtiğimiz aylarda yeniden işin başına oturan Hotz, iki haftalık ek mesai sonucunda sistem, çözmeyi başardı.




PS3 sistemi için “güvenlik üst seviyede tutulmuş” yorumu yapan Hotz, tüm detayları henüz açaklamasa da sistemin yüzde 5 donanım yüzde 95 Yazılım komponentlerinden oluştuğunu belirtti.


iPhone’dan sonra PS3’ü de ‘hack’ledi

Toros Dağları nda Farmville kuruluyor

Toroslar'da asgari ücretin de altındaki gelirleriyle ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşayan köylüleri, ürünlerini değerlendirerek kalkındırmak için Farsak Projesi'ni hayata geçiren 70 yaşındaki Tuncer Gültang, ünlü paylaşım sitesi ''Facebook''a taşıdığı Proje ile bir anda yurt genelinde hatta yurt dışında çok sayıda gencin önderi oldu.




Gültang'ın, yaklaşık 3 ay önce ''köylü kalkınmadan ulus kurtulmaz'' sloganıyla oluşturduğu grup, kısa sürede 2 bin 350 üyeye ulaşırken, üyeler ''Tuncer dede'' dediği Gültang'ın önderliğinde paylaşım sitesinin ünlü ''Farmville'' oyununu da gerçeğe dönüştürecek.

Gültang, yaptığı açıklamada, önceki yıl Feke ilçesine bağlı, Toros Dağları'nın eteğindeki Güzpınarı köyünde hayata geçirdiği ''Farsak Projesi''ni, ilk sıralar arkadaşlarını bulmak ve torunlarıyla konuşmak için kullandığı ''Facebook''a taşıdığını anlattı.




Yaklaşık 3 ay önce sitede ''Farsak Projesi Grubu'' adı altında bir grup oluşturduğunu ve gruba ilk olarak Çukurova ve Mersin Üniversitesinden tanıdığı gençleri dahil ettiğini belirten Gültang, ''Bu gençlerin de katkısı ile grubun üye sayısı hızla arttı. Özellikle Bilkent ve Selçuk üniversiteleri ile değişik illerden gençler, projeye ilgi duydu. Kısa sürede benim de tahmin edemeyeceğim şekilde 2 bin 350 üyeye ulaştık'' dedi.




Grubu ''Farsak Projesi'' ile tanıştırdığını ve amaçlarını paylaştığını ifade eden Gültang, şöyle konuştu:''Projeyi 'köylü kalkınmadan ulus kurtulmaz' sloganı ile Facebook'a taşıdım. Gördüm ki, gençlerin doğal yaşama ve üretime büyük ilgisi var, ancak bir önderleri yoktu. Doğal ürünler tüketilmesi ve köylerdeki ürünlerin desteklenmesini amaçlayan projemizi genellikle 20-30 yaş grubundaki üniversite öğrencileri destekliyor. Bunun yanı sıra her yaştan ve Türkiye'nin dışında ABD, Kanada, Azerbaycan, Hindistan, Bangladeş gibi çeşitli ülkelerden üyemiz var. Ayrıca Tema, Doğal Tohum gibi gruplar da projeyi destekliyor.''




SANAL ALEMDEKİ FARMVİLLE GERÇEĞE DÖNÜŞECEK


Gültang, Facebook'taki yazışmaları sırasında gençlerin bu site aracılığıyla çiftçilik yapılarak sanal para kazanılan 'FarmVille' oyununu çok fazla oynadıklarına şahit olduğunu belirterek, oyunun gerçeğe dönüşmesi için harekete geçtiğini söyledi.




'FarmVille' fikrini üyelerle paylaştığında beklemediği bir istekle karşılaştığını belirten Gültang, şöyle konuştu:''Söz konusu oyunda kişiler kurdukları tarlaya tohum ekip hasadını yaparak sanal para kazanıyor. Ekilen tohumun cinsine göre hasat için 4, 12 saat ya da 1 gün boyunca meyve veya sebzeye dönüşmesi bekleniyor. Yani bir anlamda gençler çiftçilik yapıyor. Bizim de Farsak Projesi kapsamında bir süre önce hayata geçirdiğimiz Kardeş Aile Projesi de aynı şeyi hedefliyor zaten. Şehir hayatından bunalan aileler köydekilerle doğal üretim yapıyor. Şimdi biz Facebook'taki üyelerimizi kendi bulundukları bölgelerde gruplaştırarak, tıpkı Feke'deki gibi Organik üretim yapmasını sağlayacağız.''




FarmVille oyununu mart-nisan ayında Feke ilçesinde grubu destekleyen ÇÜ öğrencileri ile gerçeğe dönüştürerek ilk somut adımı atacaklarını ifade eden Gültang, ardından Kocaeli, Bursa ve diğer illerde oluşturulan gruplarla üretim yapılacağını kaydetti.




Gençlerin çok istekli olduğunun altını çizen Gültang, ''Mesela Bursa'dan gruba katılan Aydan Ay, Mustafa Kemal Paşa ilçesine bağlı Koşuboğazı köyündeki 100 dönüm arazilerini proje ile değerlendirmek istediğini yazdı. Kanada'da öğrenim gören İpek Toker ise İzmir'de yaşayan ailesi ile üretim yapmak istediklerini bildirdi. Ay ve Toker gibi onlarca üye var, ÇÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayzin Küden ve öğretim üyelerinin de katkısı ile biz bu gençlere doğal tohum, üretim yöntemlerini anlatıp önderlik yapacağız. Hatta üretilen ürünlerin Marka, pazarlama gibi faaliyetlerini de yürüteceğiz'' dedi.




10 BİN ÜYEDE KAYITLAR DONDURULACAK


Gültang, grup üyelerinin proje ile köy yaşantısı ve buradaki kişilerin zorlu yaşamına da tanık olacaklarını belirterek, ''En küçük para ilişkisinin olmadığı bu projenin sağlıklı işlemesi için 10 bin üyeye ulaşınca kayıtları donduracağız, çünkü somut adımlar atmak istiyoruz'' diye konuştu.


Toros Dağları'nda 'Farmville' kuruluyor

Beynin ‘Facebook kapasitesi nedir?

Sosyal paylaşım ve mikrobloging sitelerinde ne kadar çok arkadaş veya izleyeniniz varsa o kadar sosyal mi sayılırsınız? Bilimcilere göre bu sorunun yanıtı 'hayır'.




Sözkonusu sanal ortamlardaki kişisel sayfalarda 5 bin kişiye kadar arkadaş toplanabilse de insan beyni bunun en fazla 150’sini taşıyabiliyor.

Oxford Üniversitesi’nden Robin Dunbar’ın araştırmasına göre ne kadar ‘sosyal’ olursak olalım, beynin bilinçli düşünme ve dil yetisinin kontrol edildiği neokorteks bölümü en fazla 150 kişiyle sosyal ilişkiyi sürdürebilme kapasitesine sahip.




Neolitik köylerden Modern ofis ortamlarına kadar geniş bir dönemde sosyal ortamları inceleyen Dunbar, 1990’larda geliştirdiği ve kendin adını taşıyan bu teoriyi Facebook gruplaşmalarına uyguladı. Facebook arkadaş sayısı bini geçen kişilerle birkaç yüz olan üyelerin mesaj trafiğini Analiz eden Dunbar, ikisinin arasında neredeyse hiç fark olmadığını tespit etti.


Beynin ‘Facebook kapasitesi’ nedir?

İslam aleminden 1001 İcat

Londra Bilim Müzesi'nde bu hafta açılan sergide, 700-1700 yılları arasındaki bin yıllık döneme ait, Ortaçağ'da Arap doktorların, gökbilimcilerin kullandığı araç gereçten, 13. yüzyılda bugün Türkiye'de bulunan Cizre'de yapılmış bir saate kadar bir çok ilginç Tasarım var.




Filli saat, aslında serginin en dikkat çeken parçalarından. 1206'da tasarlanıp yapılmış olan orijinal saatin maketi, altı metre yüksekliğinde.

Dev bir fil yontusunun üzerine oturtulmuş saatin akrep ve yelkovanı ejderhalara benzetilmiş. Ayrıca saat başlarının vuruşuyla birlikte hareket eden sarıklı bir takım robotlar var. Saat, daha önce antik Yunan'da da kullanılan bir su düzeneğiyle çalışıyor.




Serginin hem fikren doğuşunda hem fiilen gerçekleşmesinde önemli rol oynayan Profesör Salim el Hasani bu tasarımı şu sözlerle anlatıyor:"1200'lerde, Türkiye'nin güneyinde; Irak'ın biraz kuzeyinde bulunan Cizre'de, İsmail Ebul aziz Bin Rezzaz El Cizirî tarafından tasarlanıp yapılmış. Çeşitli medeniyetlerin, insanlığın gelişmesine katkısını sembolize ediyor. El Cizirî kendi yaşadığı yerin doğal ortamında böyle bir hayvan olmamasına rağmen, saati bir filin üzerine oturtmuş, bu Hint medeniyetini simgeliyor. Filin karnına yerleştirilen ve saati çalıştıran su düzeneği antik Yunanı, inip çıkan ejderhalar Çin'i, sarıklı robotlar İslam dünyasını, kalenin üzerinde duran Zümrüd-ü Anka kuşu da antik Mısır medeniyetini temsil ediyor. Kısacası medeniyetler saati diyebiliriz buna..."

Filli saat sergideki en ilginç parçalardanProfesör Hasani aslında sergilenenlerin "İslam bilimi diye nitelenmesine de karşı. "Çünkü, bilim bilimdir. Bilimin Hristiyanı, Müslümanı, Yahudisi olmaz. Müslüman fizik, Hristiyan fizik ayrımı yoktur mesela." diyor.




"Ama, bizim burada vurgulamak istediğimiz, tarih boyunca, dini inançları ile Bilimsel araştırma arasında herhangi bir çelişki görmemiş çok sayıda Müslüman bilim adamı olduğudur. Bilim, Çinli, Hintli, Yunan, Müslüman, Hristiyan, Musevi herkesçe geliştirilmiş ve birbiriyle uyum içinde alıp verilmiştir. Bu serginin ana fikri de bu. O nedenle belki sergiye, "İslamî bilim" değil, "İslam aleminde bilim" demek daha doğru olacaktır."

Serginin bir amacı da genç nesilleri bilime yönelmeye teşvik etmek, bu nedenle eserlerin hem eğitici hem de eğlendirici olmasına çalışılmış.




BİLİM MÜZESİNİN KOLEKSİYONU DA VAR


Sergi Londra Bilim müzesinin kendi koleksiyonu değil, ama Müze de sergiye bir kaç parça eklemiş. Bilim Müzesi'nin yöneticilerinden Yasmin Han için sergiye sundukları cam imbik, değerli parçalardan biri.

Orta Doğu'da türünün bugüne kadar kalabilmiş en eski örneklerinden biri olan 10 ila 12. yüzyıl eseri imbiğin kimyasal damıtma işlemlerinde, özellikle Parfüm üretiminde kullanıldığı düşünülüyor.

Bunlar arasında yıldızların yerlerini gösteren ve kıblenin yönünün ve namaz saatlerinin belirlenmesinde kullanılan bir disk şeklindeki usturlaplar da var. 17. yüzyıldan kalma Cebir'in tarihini anlatan bir kitap da Han'ın gururla tanıttığı parçalardan.




"El cebir aslında arapça bir kelime, dengenin kurulması, denklemin eşitlenmesi anlamına geliyor. Yazar John Harris, kitabında nefis bir dille cebirin nasıl medeniyetten medeniyete geçtiğinin hikayesini anlatıyor. Hindistan'dan, Farslara, oradan Araplara, giderek Avrupa'ya ve İngiltere'ye kadar yolculuğunu takip ediyor."




Peki İslam alemi, nasıl oldu da yüzlerce yıl bilimde oynadığı öncü rolü kaptırdı? Profesör Salim el Hasani bilimsel gelişimi bir döngü olarak tarif ediyor.

"Bilimin tarih içinde, medeniyetler arasındaki seyahati, tamamen kendine özgüdür. Sıra Avrupa'ya, Avrupa rönesansına gelmişti bu döngü içinde. Kuşkusuz tarihin döngülerinin yanında başka faktörler de vardır ve uzmanlar bunlar üzerinde durabilir."




"Ama biz bu sergiyle, yüzlerce yıl önce sağlanmış ilerlemelerin hala ne kadar heyecan verici olduğunu, yeni kuşakların günlük yaşamlarını hala nasıl etkilediğini, bir yandan onlara ilham verdiğini bir yandan da başka kültürleri, halkları ve tarihi daha iyi anlamalarına yardımcı olduğunu göstermeye çalıştık."


İslam aleminden 1001 İcat

Ses hızı sınırını aşmak için atlayacak

Avusturyalı paraşütçü ve pilot Felix Baumgartner, atmosferde uzayın başladığı noktadan yeryüzüne ses hızı sınırını aşmak için atlayacak. Sporcu aynı zamanda en yüksekten atlayan kişi ünvanını da alacak.




Baumgartner, 125 bin feet (yaklaşık 37 kilometre) yükseklikte özel yapım bir balondan atlayarak, Amerikalı Joe Kittinger'in yarım yüzyıl önceki 103 bin feet'lik atlayış rekorunu kırmaya çalışacak. Kittinger'ın rekorunu daha önce de kırmaya çalışanlar olmuştu.




Amerikan uzay kuruluşu NASA'nın mühendisleri ve Amerikan Hava Kuvvetleri'nin de yardımını alan Avusturyalı maceracı, bu atlayış için iki senedir çalışıyor.

ABD'de bu yılın sonuna doğru yapılacak atlayış, İngiliz yayın kuruluşu BBC tarafından da bir belgesel için filme çekilecek.




Baumgartner, 2003'te Manş Denizi'ni bir uçtan diğer uca özel kanatlı bir giysiyle yardım almadan geçmiş, Kuala Lumpur'daki Petronas gökdeleninden de atlayarak, bir binadan en yüksek paraşütle atlama rekorunu kırmıştı.


Ses hızı sınırını aşmak için atlayacak

Farmville ürünleri Haiti yi besleyecek

Sosyal ağ Facebook’ta milyonlarca kişinin üye olduğu Farmville uygulamasında, bazı sanal ürünlerin satışından elde edilen gelirin tamamı Haiti’deki depremden zarar görenlere bağışlanıyor. Kampanyada şu ana kadar 1.2 milyon dolar toplandı.




Facebook’taki Oyun uygulamalarından en popüler üçünün sahibi ve işletmecisi olan Zynga firması, oyuncuların kredi kartıyla satın alacakları belirli sanal ürünlerden gelen parayı tamamen Haiti Yardım Fonu’na gönderiyor.




Ayda 74 milyondan fazla üyenin oynadığı Farmville’deki tarlaya ekmek için, örneğin, sanal ‘beyaz mısır’ tohumu alanların ödediği para tamamen Haiti Yardım Fonu’na gidiyor. Üstelik kampanyaya özel olarak bu ‘beyaz mısır’ tohumları çürümüyor!




Zynga’nın diğer iki oyunu olan Mafia Wars ve Zynga Poker!da da geliri fona giden özel sanal ürün satışları yapılıyor. İsteyen Zynga’nın kurumsal sitesi üzerinden de Haiti Yardım Fonu’na doğrudan bağış yapabiliyor.


Farmville ürünleri Haiti'yi besleyecek

Alan adında Arap ve Kiril alfabesi

Rusya, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, internette Latin harfleriyle değil kendi dillerinin harfleriyle alan adlarını yazma izni alan ilk ülkeler oldu.

Alan adlarını düzenleyen kuruluş Internet Corporation for Assigned Names and Numbers (ICANN) tarafından alınan kararla internetteki Latin harfleri tekeli de kısmen sona ermiş oluyor.


Kararla, internetteki alan adlarının ''.com'' ya da ''.org''dan sonra gelen noktaların ardından Latin harfi olmayan karakterler kullanılabilir hale gelecek. Ancak, şimdilik teknik nedenlerle Latin harfleri kullanılmaya devam edilecek.


İlk Latin harfi olmayan Arap ya da Kiril alfabesinden harflerin bu yılın ortalarında kullanıma girmesi bekleniyor. ICANN Yönetim Konseyi Başkanı Peter Dengate Thrush, bu gelişmenin uzun bir geçmişe sahip internetin en büyük teknik değişikliği olacağını belirtti.


Alan adında Arap ve Kiril alfabesi

Çinliler internet özgürlüğü istiyor

Özgür Asya Radyosunun (RFA) haberine göre, Hong Kong'ta Google lehine protesto düzenleyen bir grup, "İnternet sansürüne hayır, Bravo Google" yazılı pankart açtı.

Çin'de "worldpublicopinion.org" tarafından 2008 yılında yapılan ve son bir hafta içerisinde güncellenen medya ve internet özgürlüğüyle ilgili ankette Çinlilerin üçte ikisinin daha özgür bir internet istediğini ortaya koydu.




Ankette, Çin'de internet alanındaki kısıtlamaların sorulması üzerine, katılımcıların yüzde 66'sının "herkesin internette istediğini okumaya hakkı var" şeklinde cevap verdiği bildirildi.

Katılımcıların yüzde 21'i ise "Hükümetin internetteki bazı şeylere erişimi engelleme hakkı olmalı" diye cevap verdi.




‘ONLINE Çin SEDDİNİ AŞALIM’ RFA muhabirine konuşan ünlü blogcu ve Otomobil yarışçısı Han Han adlı Çinli, Google'ın Çin'deki internet pazarına büyük katkı sağladığını, Çin pazarından çekilmesinin "çok yazık" olacağını söyledi.




"Önce Facebook, ardından YouTube, şimdi de Google... en iyi yabancı siteler bizi terk ediyor" diyen Han, "Online Çin Seddi" olarak da nitelendirilen Çin'in karmaşık internet Güvenlik duvarlarını ve filtrelerini aşmak için, vatandaşları alternatif yollar aramaya davet etti.

Yüen Şiaoşuay adlı başka bir blogcu ise Google'ın Çin'de zaten beş yıldır büyük sınırlamalar altında faaliyet gösterdiğini hatırlattı ve "Google'ın Çin'den çekilmesi geleceğinde bir değişikliğe neden olmaz" dedi.




384 milyon internet kullanıcısıyla Dünyanın en büyük internet pazarı konumunda olan Çin'de Google pazarın üçte birine sahip.

Çin'in kendi internet arama motoru "Baidu.com" ülkenin en büyük arama motoru olarak biliniyor.


Çinliler internet özgürlüğü istiyor

Dijital pazarlamacılar tartışıyor

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de günlük hayatın ve Dijital pazarlamanın bir parçası haline gelen sosyal medyayı, pazarlama sektöründen yöneticiler tartışacak.

İnternet girişimcilik platformu Webrazzi tarafından düzenlenen, ntvmsnbc'nin medya sponsorluğunu üstlendiği toplantıda, değişen internet kültürü, sosyal medyanın Marka yönetimi ve pazarlama alanlarında yarattığı değişim konuşulacak.




Geleneksel medya boyutunda sosyal medyanın etkilerini merak eden herkesin katılabileceği toplantı, bir sunum, iki oturum olarak düzenlenecek. Açılış, Promoqube genel müdürü Özgür Alaz'ın "Rakamlarla Sosyal Medya" sunumuyla yapılacak.

“Sosyal Medya Tehdit mi Fırsat mı?” başlıklı ilk oturumda Crenvo Danışmanlık genel müdürü Arda Kutsal, Elif Dağdeviren, Radikal Gazetesi Teknoloji editörü Serdar Kuzuloğlu, Doğuş Yayın Grubu Yeni Medya Direktörü İlker Ermurat, Project House kurucu ortağı Serhat Akkılıç yer alıyor.

“Sosyal Medya Pazarlamasız Olur mu?” temalı ikinci oturuma ise Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Fatoş Karahasan, Genna Ajans başkanı Selim Tuncer, 41-29 Ajans başkanı Alemşah Öztürk, THY E-ticaret müdürü Yüce Zerey katılıyor.




Toplantı programı ve kayıt prosedürü şöyle:

Tarih: 27 Ocak 2010Katılımcı Ücreti: 125 TL + KDV (Kayıt için tıklayın)Yer: Elite World Hotel, Taksim, İstanbul (Harita)

Program:

08:30 – 09:30 Kayıt

09:30 – 10:00 Rakamlarla Sosyal Medya, Özgür Alaz, Genel Müdür, Promoqube

10:00 – 11:00 Sosyal Medya Tehdit Mi Fırsat Mı? Moderatör: Arda Kutsal, Crenvo Danışmanlık, Genel Müdür / Webrazzi.com Elif Dağdeviren İlker Ermurat,Yeni Medya Direktörü, Doğuş Yayın Grubu M. Serdar Kuzuloğlu, Teknoloji Editörü, Radikal Gazetesi Serhat Akkılıç, Kurucu Ortak, Project House

11:00 – 11:30 Kahve Arası


Dijital pazarlamacılar tartışıyor

Uzaydan Twitter a ilk mesaj gönderildi

NASA'dan yapılan açıklamada, uçuş mühendisi Timoty TJ Creamer'ın kişisel internet bağlantısı kurduğunu ve sosyal paylaşım sitesi Twitter'a ilk mesajı attığı bildirildi.

Creamer'ın ''Selam Twitter dünyası'' diye başladığı mesajında, ''Yakında görüşürüz, sorularınızı gönderin'' ifadesine yer verdiği belirtildi.


Creamer'ın ''Selam Twitter dünyası'' diye başladığı mesajında, ''Yakında görüşürüz, sorularınızı gönderin'' ifadesine yer verdiği belirtildi.



Astronotun, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun bilgisayar sisteminde bir iyileştirme yapılması sayesinde dünyaya internet üzerinden mesaj gönderebildiği de kaydedildi.


Uzaydan Twitter'a ilk mesaj gönderildi

Şifreniz 5 dakikada kırılabilir

İzmir Ekonomi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi İlker Korkmaz, Ege Üniversitesi Uluslararası Bilgisayar Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Dalkılıç ile birlikte hazırladıkları ''Türk Kullanıcıların Parola Seçimleri'' isimli araştırma sonuçlarına ilişkin bilgi verdi.



Korkmaz, bilgisayar sistemlerindeki parolanın, sisteme bağlanan kullanıcı kimliğinin doğrulanması amacıyla kullanıldığını anımsattı. Parola seçiminde, kullanıcıların genelde hatırlanması kolay ve kısa parolalar seçtiklerinin bilinen bir yöntem olduğunu belirten Korkmaz, bu tür parolaların bilgisayar korsanları için kolay hedef olduğunu ve tek bir ''zayıf'' kullanıcı parolasının bile tüm sistemin güvenliğini tehlikeye düşürebildiğini vurguladı.



GERÇEK ŞİFRELER KIRILDI



Korkmaz, akademik çalışmalarında, güvenilir kaynaklardan elde ettikleri ve bir sistemde kullanılan 2 bin 564 gerçek Türkçe parolayı seçtiklerini ve çeşitli yöntemlerle Bilimsel veriler kullanılarak ''şifreleri kırmaya'' çalıştıklarını anlattı. İlker Korkmaz, bu parolaların gizlilik nedeniyle araştırma kapsamı dışında hiçbir şekilde kullanılmadığını bildirdi.



Çalışmanın ilk bir aylık sürecinde tüm parolaların yüzde 30'una karşılık gelen 777'sinin tahmin edilebilir özellikte olduğunun belirlendiğini ifade eden Korkmaz, denenen parolaların yüzde 5'inin beş dakika içinde, yüzde 10'unun da ilk gün içinde tahmin edilebildiğini kaydetti. Korkmaz, çalışma sonucunda elde ettikleri verilere ilişkin şu bilgileri verdi:



''Kırılan 777 parolanın 564'ü sadece sayısal karakter içeriyor. Sadece rakam dışında hiçbir karakter kullanmadan parola seçen kullanıcı sayısı azımsanmayacak oranda. Ayrıca, kırılan parolaların büyük oranının sadece rakamlardan oluşması, bu tür parolaların zayıf olduğunu gösteriyor. Kırılan parolalar arasında sadece 32 parola, en az bir Türkçe alfabeye ait karakter içeriyor. 2 bin 564 Türk kullanıcısı içinde yüzde 98'den daha fazlası, parola seçiminde Türkçe karakter tercih etmiyor. Tümü sayılardan oluşan parolaların büyük oranı, 3 karakterli şifrelerin tamamı kırıldı. Türk kullanıcıların parolalarının yüzde 73'ünde en az 1 rakamsal karakter, yüzde 39'unda en az 1 büyük harf kullandığı ortaya çıktı.''



İlker Korkmaz, 2 ve 3 karakterden oluşan tüm şifrelerin kırılabildiğine işaret ederek, 4 karakterli parolaların yüzde 96'sının, 5 karakterlilerin yüzde 42'sinin, 6 karakterlilerin yüzde 31'inin, 7 karakterlilerin yüzde 4'ünün, 8 karakterlilerin yüzde 2'sinin kırılabildiğini bildirdi.



Korkmaz, Türk kullanıcı parolaları üzerine bulgulara ulaşılan çalışma sonuçlarının Türk kullanıcı eğilimleri olarak belirtilmiş olsa da diğer ülke kullanıcıları için de genel olarak benzediğini kaydederek, ''İnternet kullanıcılarına akılda kolay kalabilecek ve aynı anda da karışık karakterli şifreleme yöntemlerini tavsiye ediyoruz'' dedi.



Dünya çapındaki bazı araştırmacıların parola seçiminde çeşitli öneriler getirdiklerini belirten Korkmaz, ''Araştırmacılar, kullanıcının kendilerini anlatan anlamlı bir cümledeki kelimelerin ilk harflerini bir araya getirerek parola yapılabileceğini belirtiyor. Buna örnek olarak, 'Ben 3 yıldır mühendislik eğitimi alıyorum, memnunum' cümlesi gösterilebilir. Bu cümlenin baş harfleriyle oluşturulan 'B3yMea,m' parolasındaki gibi; internet kullanıcılarına, kolay hatırlanabilen ve aynı anda da zor kırılabilecek kendilerine ait cümlelerin baş harfleriyle şifreleme yapmaları önerilebilir'' dedi.



ÖNERİLER



Korkmaz'ın verdiği bilgiye göre, araştırma sonucunda belirlenen zayıf parola nitelikleri şöyle sıralanıyor:



''Parola uzunluğunun 7 karakterden az olması, parolanın 'zayıf' olarak nitelendirilmesine yetiyor. Karakterlerin tümünün rakamsal ya da alfabetik olması, sayısal karakterlerle sonlandırılması da zayıf parolaya neden oluyor. Parolanın uzunluğunun 7 karakterden büyük olsa da kullanıcı bilgisinin, parolada sözlüklerde yer alan bir kelimenin, özel bir ismin bulunması da zayıf olmasına yetiyor.''



''Güçlü'' parola nitelikleri ise şöyle sıralanıyor:



''Parolanın içerdiği karakterlerde en az 1 rakam ve en az 1 büyük harf olacak şekilde, parolada hem sayısal, hem de alfabetik karakterler birlikte kullanılmalı. Parolada, en az 1 harf veya rakam olmayan noktalama işareti gibi özel bir karakter içermeli. Kullanıcıların yalnız kendi alfabelerinde yer alan harflerden en az birini kullanması şifrenin kırılma olasılığını düşürüyor. (Türk kullanıcılar için, 'ç,ğ,ı,ö,s,ü' karakterleri gibi.)''
Şifreniz 5 dakikada kırılabilir

Kızlar iletişim erkekler oyun...

Bilecik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Turhal, Yrd. Doç. Dr. Nazım İmal ve yüksek lisans öğrencisi Arif Günel'in 12-14 yaş grubu 133 öğrenci arasında yaptıkları anket sonuçlarından derlediği bilgilere göre, internet kullanımı her geçen gün artarken, artış en fazla ergen bireyler arasında görülüyor.



Araştırmaya göre, internet ve bilgisayar kullanımı çok küçük yaşlara kadar inerken, aileler, evlerine bilgisayar ve interneti çocuklarının derslerine yardımcı olması için alıyor.



Söz konusu yaş grubu çocuklar arasında internet başında geçirilen zamana bakıldığında, öğrencilerin interneti en çok ''oyun'' ve ''iletişim'' amaçlı olarak kullandığı gözleniyor. Bunun yanında öğrenciler interneti ödev ve araştırma amacıyla kullanıyor.



Çocukların interneti ne amaçla kullandıklarını ortaya koyan araştırmaya göre, kız çocuklarının yüzde 60'ının arkadaşlarıyla ''iletişim kurma'' amacıyla kullandığı, erkek çocuklarının ise yüzde 55'inin interneti en çok ''oyun oynama'' amacıyla kullandığı ortaya çıkıyor.



Öğrencilerin, ''internet ortamı güvenli mi?'' şeklindeki soruya yüzde 60 oranında ''evet'' yanıtını verdiği araştırmaya göre, bazı sitelerin ekranda görülmesine izin vermeyen ''aile koruma şifresi'' kullanımı da giderek artıyor. Anketten çıkan sonuçlara göre, yüzde 53'lük oranda aile koruma programına sahip aile bulunurken, gelecekte bu oranın artması bekleniyor.



Ankete katılan öğrencilerin yüzde 50'si internetin ''mutlaka olması'' gerektiği yanıtını verirken, yüzde 42'si ''olmalı'', yüzde 8'i ise ''olmasa da olur'' yanıtını verdi. Öğrencilerin yüzde 55'i ise günde 1-3 saatini internet başında geçiriyor. Araştırmacılar, bu sonuçların ''öğrencilerin internete bağımlılıklarını ortaya koyduğu'' yönünde yorum yapıyor.



Öğrencilerin yüzde 82'inde bilgisayar kendi odalarında bulunurken, yüzde 20'sinde oturma odasında, yüzde 15'in de ise dizüstü bilgisayar bulunuyor. Araştırmacılar, anketin sonuç raporunda çocukları internet ortamındaki tehlikelerden korumanın en önemli yöntemlerinden birinin bilgisayarı evin ortak kullanım alanlarında bulundurmadan geçtiği yönünde görüş bildiriyor.
Kızlar iletişim erkekler oyun...

Evde cebi ekonomik kullanmak mümkün

Eve geldiniz, en çok vakit geçirdiğiniz yerde hemen kısa mesajla EVDEYIM diye yazıp 8008'e gönderen Turkcell abonelerine sabit telefonu daha ekonomik arama tarifeleri sunuyor. Daha sonra eve her geldiğinizde şebeke fark edip ekonomik tarife modeline geçiyor. Ayda 6 TL veya 39 kontöre 400 dakika konuşma olanağı sunuluyor. Turkcell'in ev ekonomisi adını verdiği kampanyada EvTurkcell aboneleri 4 ayrı paketten birini seçebiliyor.

Evde cebi ekonomik kullanmak mümkün

Ürün turu

En taze en güçlü dizüstü

Casper, taze Intel Core i7 işlemcili canavarı dize getiriyor. Casper Nirvana, Intel Core i7 ile 4 çekirdekli en güçlü işlemciyi Türkiye'de de kullanıma sunuluyor. Böylece tüm dünya ile hemen hemen aynı zamanda taze ürünler Türkiye'ye giriş yapıyor. Casper yerli üretim ile taze teknolojiler bir araya getirerek Türkiye'de piyasaya sunuyor. Ürünün fiyatı seçilen işlemci ve diğer özelliklere göre 1500 ile 2000 TL arasında değişiyor. 15.4 inç ekranı Full HD ekranı gerçeğe yakın görüntülerle Oyun kullanıcılarının dikkatini çekiyor.



Boyu küçük yeteneği çok

Mini dizüstü Bilgisayar boyutlarındaki M11X boyundan büyük işler yaparak oyun tutkunlarına daha hafif alternatif sunuyor. Dell'in Alienware markasıyla tanıttığı güçlü oyun bilgisayarları mini dizüstü modasından etkilenirken atalarının genlerini taşıdığını da çift çekirdekli işlemcisi, 8 GB belleği ve 500 GB sabit diski ile gösteriyor. Alienware M11X, 11 inç ekranı olan 720p HD yayın desteği ile küçük ekranda unutulmamış.



Dizüstünün eksiği de yok fazlası da

Hewlett Packard, günlük kullanım için ideal olduğunu düşündüğü dizüstü modeli G62T'yi mütevazı bir tanıtımla açıkladı. Standart olarak 15.6 inçlik LED aydınlatmalı ekrana ve Inrel Core i3 işlemciye sahip olan model, 3 GB bellek, 160 GB depolama alanı, DVD yazıcı, 6 hücreli pil ile Windows 7 Home Premium 64-bit içeren bir paketle geliyor. WiFİ, ethernet, 3 adet USB girişi ile kulaklık ve mikrofon mevcut. ABD'de fiyatı 600 dolar.

Ürün turu

Avrupa da PC satışında yalnız Türkiye büyüdü

Donanım satışlarında 3 milyon adet sınırını geçen Türkiye, araştırma şirketi IDC sonuçlarına göre hem adet hem de ciro olarak geçtiğimiz yıla göre büyüme kaydeden tek ülke oldu. Almanya ve İngiltere gibi devler yüzde 12 küçülürken, gelişmekte olan pazar olarak görülen Rusya'da düşüş yüzde 25 ile daha dramatik oldu. Türkiye'nin büyümesinde en önemli unsurlar KDV indirimi, telekom şirketlerinin 3G rekabeti ve dizüstü Bilgisayar kampanyaları ve Teknoloji perakendecilerinin açılışlarında yaptıkları indirim kampanyaları oldu. IDC araştırmasına göre Türkiye bilgi teknolojisi ve donanım harcaması konusunda pozitif bir büyüme kaydederken Yazılım harcamaları 2008 yılına göre yüzde 1 düştü. Bu sonuç Türkiye'nin bilgi teknolojisi alanında değer yaratamayan, al-sat ilişkisine dayalı sığ bir pazar olduğunu göz önüne seriyor.

Avrupa'da PC satışında yalnız Türkiye büyüdü

Tablet PC, iPad den önce Toshiba ile martta geliyor

Dokunmatik tablet bilgisayarları iPad piyasaya çıkınca fark ettik ama Toshiba'nın tableti daha önce çıktı bile. 2009'un sonunda Toshiba 7 inçlik ekrana sahip JurnE Touch dokunmatik bilgisayarı vitrine çıkarmıştı. Şimdi bu ürün Türkiye'de yaklaşık 310 dolardan piyasaya sürülecek. Ürünün iPad'de olduğu gibi sanal tuştakımı bulunuyor. Tuş takımının Türkçe desteği de unutulmamış.



OPERATÖRLER DE SATACAK

JurnE Touch'ın bazı özellikleri iPad'den daha iyi olmasına rağmen Türkiye'de satış fiyatının 310 dolar civarında olması bekleniyor. 2 USB girişi ve SD kart yuvası ile iPad'de olmayan genişleme olanağını sunuyor. Windows CE 6.0 işletim sistemi kullanan cihazın tarayıcısı Opera olacak. Ekran desteği ve cep telefonundaki hızı taşımak için tarayıcı olarak Opera kullanılıyor. JurnE Touch'ın Türkiye'de satış modelini belirlemek için Toshiba temsilcisi TNB ile operatörler arasında görüşmeler devam ediyor. Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone uzun süreli kontrat karşılığı ürünün satışını yapmak istiyor. Yılın son çeyreğinde 10 inç ekran, 3G erişimi, TV için HDMI bağlantısı olan modeli de vitrindeki yerini alacak. Yetenekleri karşılaştırıldığında JurnE, iPad'e göre bilgisayara daha yakın.



DÜKKÂN FARK YARATIYOR

Apple'ın kıskanılan yanını Tasarım ve pazarlama yeteneği dışında internetteki iTunes, App Store gibi sanal mağazaları oluşturuyor. App Store adı verilen uygulama mağazasındaki 140 bin adet seçenek, sistemdeki en önemli farkı yaratıyor.
Tablet PC, iPad'den önce Toshiba ile martta geliyor

DOS döneminden kalma virüs

Windows işletim sistemi için Şubat güncellemesinde yayınlanacak Yama, DOS işletim sistemi zamanından kalma Güvenlik açığını gidermiş olacak.



İlk olarak Windows NT 3.1 işletim sisteminde ortaya çıkan güvenlik zaafiyeti, Windows'un her yeni versiyonu çıktığında devam ederek geldi.



Microsoft'un aylık güvenlik güncellemesinde, ayrıca Windows işletim sisteminde 5'i "kritik" olarak değerlendirilen 25 güvenlik açığı kapatılacak.



Eski dönemlerden kalma Bilgisayar virüsü, geçen ay Google güvenlik araştırmacısı Tavis Ormandy tarafından keşfedilmiş ve Windows işletim sisteminin yeni sürümlerinin, çok eski programları çalıştırabilmesi için kullanılan yardımcı bir yazılıma bulaştığı anlaşılmıştı.



Ormandy, güvenlik açığının Windows XP, Windows server 2003 ve 2008 ile Windows Vista ve Windows 7'de bulunduğunu tespit etmişti.
DOS döneminden kalma virüs

Yazıyı silebilen yazıcı üretildi

Teknoloji alanındaki yenilikleri yayımlayan Rus Ruformator internet sitesindeki habere göre, yeni geliştiren yazıcı, kağıttaki basılı yazıları yeniden silerek, aynı kağıda 1000 defa baskı yapma olanağı tanıyor.



PrePeat adı verilen ve mürekkep veya toner kullanılmayan yazıcıda yazılar, ısıya duyarlı plastikle kağıt üzerine aktarılıyor.



Üzerinde "Yazdır", "Sil", "Sil ve Yazdır" tuşları bulunan yazıcı, şimdilik sadece siyah baskı yapabiliyor.
Yazıyı silebilen yazıcı üretildi

Explorer da yeni açık uyarısı

Microsoft yetkilisi Dave Forstrom, Internet Explorer'daki zaafiyet konusunda araştırma yaptıklarını söylerken, bu sistemi kullananlara karşı saldırı konusunda henüz hiçbir bilginin kendilerine ulaşmadığını belirtti.



Firma yöneticileri, IE'de belirlenen yeni açığın, geçen ay ortasında IE'nin 6. versiyonunda görülen ve Çin'de Bilgisayar korsanlarının Google'a karşı faydalandıkları zafiyetten farklı olduğunu belirterek, bu açığın sadece Windows XP işletim sistemi için risk oluşturduğunu kaydettiler.



Microsoft, bu açık konusunda bir internet Güvenlik şirketi tarafından dün Washington'da düzenlenen bir konferansta kanıtlarıyla birlikte uyarıldı.



Milyonlarca Windows XP kullanıcısının internette dolaşırken siber saldırılardan korunmalarını sağlamak amacıyla Microsoft, güvenlik uyarısı bölümünde tıklanması yeterli bir düğme koydu.
Explorer'da yeni açık uyarısı